Ad Nauseam – Imperative Imperceptible Impulse

Ad Nauseam – Imperative Imperceptible Impulse Albüm İncelemesi | Atonal ve ters müziği ile bu yılın dikkat çeken işlerinden birine imza atan Ad Nauseam‘ın ürkütücü ve görkemli Imperative Imperceptible Impulse’un kritiğinden selamlar, metal müziğin özünde var olan ürkünç ve aykırı olma durumlarını on adım ileriye taşıyan, bunu yaparken sadece yapmış bulunmamak ya da avangart maskesini suiistimal etmeden kalitesini korumak adına yarattığı uyumsuzluklar ve birtakım şerefsizlikler çerçevesinin içerisinde insanı muma çeviren grup, Metal Archives’in dediğine göre Avangart/teknik death metal icra ediyor. Ben bu tanımın yanına bir de Black metal etiketi yapıştırmadan kritiğe başlamak istemiyorum. Zira grup sunmak istediği halüsinatik ve kompleks müziğini yaparken Black metal ile çok fazla etkileşime giriyor. Şunu en baştan belirtelim: Ad Nauseam hakkında methiyeler dizdirecek bir albüm yapmak yerine kendisini birkaç kelime ve birkaç cümle ile tasvir ettirebilecek bir albüm yapmış. Dolayısıyla ben de bu incelemeyi kısa tutacağım. 

Ad Nauseam elbette Imperative Imperceptible Impulse ile bir devrim yaratmıyor fakat içinde bulunduğumuz son dönem Black ve death metal sahnesinde varlığını sonuna kadar hissettiren, sağlam bir darbe vuruyor. Bu noktada grubun neredeyse eküri olarak referans aldığı ve hatırı sayılır miktarda etkilendiği Ulcerate ve Deathspell Omega gibi türünün ağır toplarını da unutmamak gerek.  

Atonal ve uyumsuz Black/Death metal deyince Ad Nauseam’ın tamamen anlaşılmaz ve içine girilmesi zor bir iş yaptığını söylemeyeceğim. Albüm kaotik ve yırtınan atmosferi, doğal ve berrak bir prodüksiyon eşliğinde sunarak her türlü enstrümanın kendi destanını yazmasına müsaade ediyor. Özellikle bas gitarın bu kadar baskın olduğu, tellerinin titrerken yarattığı rezonansın hissedildiği bu prodüksiyon anlayışı albümün bütünselliğini tamamlayan çok önemli bir rolü üstleniyor.  

Albüm kapağında kendine yer bulan iğreti ve korkunç atmosfer aynı şekilde müziğinde de bulunabiliyor. Imperative Imperceptible Impulse bu noktada gözünüzle gördüğünüz şeyi kulaklarınız ile duymanıza da olanak sağlıyor.   

İçerdiği mide bulandırıcı ve yoğun korkunun sonucunda Imperative Imperceptible Impulse, kendini küçük ve net kelimeler ile tarif etmeye yetecek kadar net bir tavır takınan bir yapıt. Buna bağlı olarak albüm rahat dinlenilebilir olmanın ve aynı zamanda kendinden uzaklaştırıcı bir yapıya da ev sahipliği yapabilmenin yolunu çoktan çözmüş durumda. Birbirine tezat oluşturan bu iki durumun kendisini aynı eserin içerisinde göstermesi bile bu albümü başlı başına modern metal zamanlarının en hatırlanır albümlerinden birisi yapabiliyor. Ulcerate, Gorguts ve Deathspell Omega’ya bayılan her kulağın Imperative Imperceptible Impulse’u da çocuğu gibi sahipleneceğini düşünüyorum.