Musiki Cemiyeti
Musiki'ye Gönülden Bağlananların İnternet Mecmuası

Candlemass – The Door To Doom

CANDLEMASS – The Door To Doom İncelemesi Musiki Cemiyeti

Zamanı geldi artık. Karanlık hüzünlerin. Kötürüm duyguların beslediği puslu hikayelerin. Ölüme özlem duyan melodilerin ve bir o kadar da yaşama tutunmaya çalışan destansı musikinin kapınızı çalmasının zamanı geldi. Gönül rahatlığıyla bu kapıyı açabilirsiniz, zira kapıyı çalan Candlemass ve bu kapı Doom’a açılan 48 dakika 43 saniyelik leş ve loş bir seda.

İsveç’li heavy/doom metal devi Candlemass 12.stüdyo albümü olan “The Door To Doom”u Napalm Records aracılığıyla hayranlarıyla buluşturdu. Bu albüm grubun, 2012’de yayınlanan “Psalms For the Dead”den tam 7 yıl sonra çıkardığı ilk uzun-metraj diyebileceğimiz stüdyo albümü. 2016 yılındaki “Death Thy Lover” ve 2018’deki “House Of Doom” EP ara çalışmalarını saymazsak elbette.

Candlemass’in hayatımda çok önemli bir yer teşkil etmesinin sebeplerinden biri doom metal’e olan yaklaşımları ve ilk albümlerinden itibaren kendilerine özgü bir doom yorumu oluşturmuş olmalarıdır. Genel geçer bir doom refleksi olan düşük tempo davul ve clean gitar denkleminde kalmayıp, orta tempo ve genellikle de hızlı tempo yaklaşımlarda bulunarak heavy metal ile doom metalin sihirli bileşkesini yarattıklarını düşünüyorum. Bu da Candlemass’in dinleyici kitlesinin bu denli büyük ve farklı müzik zevki olan hayranlardan oluşmasının birinci nedeni bana kalırsa.

Birazdan kulaklarımıza misafir olan bu şaheserin çokça özel noktasını dile getirmeye çalışacağım. Fakat en başta “The Door To Doom”un belki de en özel yanının, 33 yıl boyunca sesine hasret kaldığımız, grubun kurucu kadrosunda yer alan vokalist Johan Lanquist’in bu albüm kayıtlarında Candlemass’e katılması ve 8 muhteşem şarkıyı seslendirmesi olduğunu belirtmem gerekir. 1986’da yayınlanan “Epicus Doomicus Metallicus” albümünden bu yana ilk defa Johan Lanquist’i tekrar profesyonel bir kayıtta dinlemiş oluyoruz ve yaşayan efsanelerin tarihine tanıklık ettiğimiz için kendimize küçük mutluluklar yaratıyoruz. Tabi ki bu mutluluk uzun sürmüyor. Çünkü Candlemass’ın karanlık dünyasına girdik bile. Şairane bir korku ve kasvet denizine kendimizi bırakıyoruz.

 “Splendor Demon Majesty” ile açılışı yapan albüm ihtişamlı bir şeytani krallığa yolculuk etmemizi sağlıyor. Ölüm meleğine düzülen methiyeler ile birlikte cehennemin kapıları da, albümün doom’a açılan kapılarıyla beraber açılıyor. Kötülük güdüsü ile savaşan, ama her zaman korkakça kolay yolu seçmenin acizliğine kanan veya günah işleyen, ya da hayatlarına son veren ruh halindekilerin bir öz eleştirisi adeta. Güzel bir açılış şarkısı olmakla birlikte, bize, albümün genel konusu olan intihar eğilimi ve ölüm ile yaşam arasındaki tercih “araf”ında sıkışıp kalanların hikayelerini dinleyeceğimize dair de net ipuçları veriyor.

“Under the Ocean” ile intihar konsepti devam ediyor ve ilk 45 saniyedeki clean bölümde Johan Lanquist’in buğulu ve hüzünlü vokali, kendisinin müthiş yorumladığı Candlemass hikayesinin ilk adımı olan “Solitude” şarkısını andırıyor ki, insanın suratında tezat bir biçimde gülümseme bırakıyor. Ardından ani bir çığlıkla yükselen temposuyla da bu gülümseme mutluluk kahkahalarına dönüyor. Artık biz de bu “araf” ruhuna girmiş oluyoruz okuduğunuz üzere. Odasında kendisini kesip kesmeme kararı vermeye çalışan bir adamın hikayesine kahkahalarla gülebiliyoruz “Under the Ocean” şarkısı sayesinde.

İntihar konseptine “Astorolus – The Great Octopus” şarkısıyla ara veren Candlemass, kendi mitolojik hikayesini yazarak uzay boşluğunda dünyayı yutmakla görevli bir ahtapotun kollarına bırakıyor bizi. Müzik de, aynı ahtapotun dünyayı salladığı gibi bizim iç organlarımızı sallıyor. Bu şarkının bir özel yanı da, doom türünün yaratıcılarından Black Sabbath’ın efsanevi gitaristi Tony Iommi’nin solosuyla konuk olması. Ahtapotun dünyayı yutmasına karşılık, bizler de bu sihirli melodilerle sarhoş olup kendi dünyamızı kusuyoruz.

Çok önemli bir uyarıyı sosyal sorumluluk adına yapmam gerekir. Eğer yakın zamanda bir yakınınızı kaybettiyseniz, sevgilinizden ayrıldıysanız veya umutsuzca herhangi bir şeyin peşinden koşuyorsanız sakın “Bridge of the Blind” şarkısını dinlemeyin. Bu parçayı atlayın. Uyarımı yaptığıma göre, rahatça albümün bu tek ballad’ının da intihar konseptine şok bir vuruşla döndürdüğünü söyleyebilirim. Johan Lanquist’in bu tür clean gitar ballad’ları üstüne yorumları gerçekten muhteşem vuruculukta ve güçlü. Büyük bir Messiah Marcolin fanı olmama rağmen, ballad’lar söz konusu olduğunda Lanquist’in vokallerinin üzerine kimsenin su dökemeyeceğini söyleme cüretinde rahatlıkla bulunuyorum.

“Death’s Wheel” şarkısının ilk 15 saniyesinde öyle güzel bir gitar riff’i var ki ve bu riff’i bir daha şarkının hiçbir yerinde büyük bir yüzsüzlükle çalmamışlar ki albümdeki tek eksi puan bu oldu benim için diyebilirim. Gerçekten o riff’i bir daha duyamamak hayal kırıklığı yarattı bende, ama neyse ki şarkının genel dinamizmi, akılda kalıcı nakaratı ve kaliteli gitar işçiliği bu hayal kırıklığını çabuk bertaraf etmemi sağladı.

Albümün belki de diğerlerinin yanında en sönük kalan şarkısı “Black Trinity” olmuş. Kesinlikle vasat bir şarkı değil, ama diğer parçalar mükemmel veya mükemmele bir tık yakın oldukları için şanssız bir şekilde daha basit ve sanki demo kayıtlarında kalan, ama sonradan ani bir kararla albüme dahile edilen bir parça gibi durmakta. Bu şarkıdan sonra, “The Door To Doom” serüvenine geçen sene EP kaydı da yapılmış olan “House Of Doom” şarkısıyla devam etmek istemiş Candlemass. Çok da yerinde bir karar olmuş, zira biz de bu vesileyle bu müthiş epik eseri ayrı ayrı iki büyük vokalistten dinleme şerefine erişmiş olduk. 2018 EP’sinde Mats Leven’in yorumu da mükemmeldi ve zaten yeni albümde de Mats’in bazı kısımlarda geri vokaller yaptığını duyuyoruz.

Bu güzel ve karanlık yolculuğun kapanışını “The Omega Circle” ile yapıyoruz ve bu şarkı Candlemass’ın biraz da olsa kendine gönderme yapması ve optimist bir ağıt. Klasik Candlemass matematiğinin yanında müthiş akılda kalıcı nakaratıyla ışıltılı bir kapanış şarkısı olmuş. Albümün genelinde işlenen intihar eğilimliği ve daha önce bahsettiğim “araf” hali konsepti için bu şarkı karar verme zamanının geldiğini ve korkakça davranmak yerine güçlü olmayı ve yaşam vuruşunu yaparak hayatın kendisiyle savaşmayı, kavga etmeyi öğütlüyor.

Artık zamanı geldi demiştim. Karanlık hüzünlerin yaşama sevinciyle buluşması, gözü yaşlı melodilerin yerini ihtişamlı tınılara bırakması için kapınızın çalınma zamanı geldi. “The Door To Doom” kapısını açtığınızda birden fazla duyguyu tezat bir biçimde ve büyük keyifle yaşamanızdaki tek suçlu Candlemass ve umarım bu suçu işlemeye devam ederler. Doom metal’i, heavy metal’i ve orta tempo davullu karanlık atmosferli şarkıları seviyorsanız zaten siz bir Candlemass hayranısınızdır ve bu albümü çoktan hatim etmişsinizdir. Dolayısıyla ben bu albümü, bu tür müziğe şans vermemiş ve ön yargıyla bakmış kişilere tavsiye ediyorum. Doom metal’e güzel ve destansı bir başlangıç olabilir bu albüm sizler için.

CANDLEMASS – The Door To Doom İncelemesi Musiki Cemiyeti
CANDLEMASS – The Door To Doom İncelemesi Musiki Cemiyeti
90%
Değerini kaybetmeyecek bir albüm

Doom'un kapılarını ardına kadar açan Candlemass'in bu nahoş davetine kayıtsız kalınmaz..

  • Albüm Notu

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

This website uses cookies to improve your experience. We'll assume you're ok with this, but you can opt-out if you wish. Accept