Musiki Cemiyeti
Musiki'ye Gönülden Bağlananların İnternet Mecmuası

Moonspell – Night Eternal

Moonspell - Night Eternal Albüm Kapağı
70%
İdare Eder
  • Albüm Notu

Moonspell – Night Eternal hakkında yazmak… Moonspell hayatımın bir döneminde benim için oldukça özel bir gruptu. Burada bir dönem diyerek bahsettiğimiz zaman dilimi aslına bakarsanız ömrümün üçte birine tekabül etmektedir. Tabi bazı ayrıntılarda ciddi değişiklikler oldu. Zira artık Wolfheath (albümün kritiği için tıklayabilirsiniz) eskisi kadar heyecanlandırmıyor beni (her ne kadar albüm ile tanıştığım zamanlara sırtımı dönmemiş olsam da). Bu biraz değişmekle, biraz da sanattan beklentilerle alakalı bir şey olsa gerek. Mesela wolfheart’ın beni artık heyecanlandıramaması gibi gotik edebiyat ve bu edebiyatın ürünü olan her türlü karanlık mitleri, vampirler, kurt adamlar, sonsuz ormanlar, şeytani geceler ve daha bir sürü fantastik şey benim için ciddi klişelere dönüştü.
K Frost, diye bir adamın şöyle bir lafı vardır; “Onlar beni boş uzaylarla korkutamazlar, benim çok daha korkunç boş çöllerim var”.

Ama tüm bunların yanı sıra Moonspell ile aramdaki boşluk benim hayata bakış açımın değişmesinden ziyade Moonspell’in tercihlerinden kaynaklandı. Nereden baksanız 30-35 yaşında adamların en çok 15-20 yaş arası bir kitleye hitap eden lirik içerik üzerinden müzik yapması, üstüne üstlük bunu Sin/Pecado, Butterfly Fx ve Darkness & Hope gibi albümlerden yıllar sonra yapması benim adıma oldukça kaygı verici.

Mesela grubun sekizinci stüdyo albümü Moonspell – Night Eternal. İlk olarak isime takılıyorum. Memorial Moonspell tarihinde sevmediğim ilk ve tek albümdür her halde. Oysa onun ismi hiç de klişe değildi. Ana dili İngilizce olmayan bir çok metal grubu genelde benzer kelimeler üzerinden şarkı sözleri yazarlar. Kategorilerine göre bu kelimeler daha çok benzerlik gösterir. Black – gotik metal kervanında, eğer müzisyenler şarkı sözlerini çok da umursamıyorsa ya da bu konuda pek yetenekli (ya da açık ufuklu) değillerse hep aynı kelimeler üzerinden bu şarkı sözlerini yazarlar. Eğer bu kelimelerle ilgili bir istatistik tutsam eminim Moonspell – Night Eternal üstlerde bir yerde çıkardı. Hatta sadece Moonspell – Night Eternal adında yüzlerce şarkı bulabileceğimizden bile neredeyse eminim. Vaktiyle üzerine günlerce düşündüğüm ve halen muazzam bir isim olduğunu düşündüğüm ilham verici Darkness & Hope gibi bir isimle albüm çıkaran bu adamlar nasıl bir değişim sürecinden geçtiler ki bu kadar klişe bir ismi sadece bir şarkıya değil tüm albüme verebildiler?

Tabii bu samimiyetsiz sert imaj ve bunun müziğe yedirildiği her yer bir yere kadar rahatsız ediciliğini korumakta ama yine de göz ardı edilebilir. Fakat Moonspell’de yaşadığım hayal kırıklığı bundan sonra başlamakta.

Pek içime sinmese de şunu söylememde hiç bir sakınca yok, benim sorunum Moonspell’in sesi ile değil besteleri ile (vaktiyle benzer bir söylemde Çağlan Tekil bulunmuştu, Butterfly FX albümü kritiğinde Non-Serviam’da). Memorial’ın kötü bir albüm olmasında samimiyetsizlik kadar bestelerinde payı vardı. Benzer lirik samimiyetsizlikten ne yazık ki Night Eternal’da mustarip. Fakat Night Eternal’ı Memorial’a göre üstün kılan şey ise kesinlikle besteler.

Dokuz şarkıdan oluşan ve Memorial’daki sıkıcı intro-outro kalabalığından muaf olan Night Eternal herşeyden önce sertleşme takıntısına kapıldığı zaman bize çift kroslardan daha fazlasını vaat edebilen, gerçekten güzel gitar rifleri sunuyor. Üstelik gene aynı takıntılı haller içerisinde daha yoğun trafikler kullanmış olmaları şarkıları çok daha dinlenebilir ve takip edilir kılmış. Irreligious günlerinden bu günlere miras kalan arpejler üzerinden parçalarının düşük tempo dinamiği oluşturma eğilimi tüm albüm için geçerli ve aslına bakarsanız yer yer çok uzun bri Ruin & Misery dinleme deneyimi yaşattığı için sıkıcı. Buna rağmen Night Eternal özellikle gitar rifleri ile şarkıları dinlenebilir hale getiriyor. Vokaller ise Night Eternal’in en iyi yanlarından biri olsa gerek, yeniden Fernando’nun temiz vokallerini duyabiliyoruz, üstelik bu sefer güzel melodiler ile birlikte. Bu açıdan özellikle Scorpion Flower, Spring Of Rage ve Dreamless albümün incileri olmakta. Bu şarkıları dinlerken en çok düşündüğüm şey bu adamın temiz sesini ne kadar özlediğim oldu. İşin böğürtü kısmına gelirsek, Fernando’nun böğürtü vokalleri her zaman için çok güçlü olmuştur ve bu kesinlikle tartışma konumuz değil. Fakat son iki albümdür Fernando’nun böğürtü ve fısıltı vokallerini çok yanlış kullandığını düşünüyorum. Şarkıların büyük çoğunluğunda böğürmeyi tercih eden sanatçı bana göre rutin vurguları ile sadece nakaratlarda ya da tek kelime olarak kullandığı böğürtü vokallerin etkisini dinleyicide oluşturamıyor. Fernando’nun temiz sesini çok seven ve vokal melodilerine önem veren bir dinleyici olarak Night Eternal’ın umut vaat eden bir albüm olduğunu kabul etmem gerek.

Fakat Moonspell ile barışmam için grubun, 40’a dayamış karanlık adamlar imajını bir kenara atıp, ayakları yere basan bir tavır takınmaları gerektiğini düşünüyorum. Eğer dertleri sert ve karanlık bir müzik yapmaksa, bunu tabiri caizse birer yetişkin gibi yapabileceklerini düşünüyorum. Sanırım bunu onlarında fark etmesi gerekiyor.

Moonspell’in Metal Archives sayfasına gitmek için tıklayınız

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

This website uses cookies to improve your experience. We'll assume you're ok with this, but you can opt-out if you wish. Accept