Cult of Luna – A Dawn to Fear incelemesi | Gündüzden kaçmak için geceyle birlikte yürümek ve ilk ışıklarla tekrardan koşmaya başlamak gerek. İsveç’in Post-Metal/Sludge sesi Cult of Luna yeni çıkarmış olduğu A Dawn to Fear ile tam da böyle bir hissiyata ortak ediyor bizleri. Karanlık evren teması içinde şekillenen öfke nöbetleri ve bunlar arasında, normal yaşama bağlanan ve sallanan ince köprü gibi adrenalin yükleyerek.
Kandırmayalım kendimizi. Grup hakkındaki bilgilere ulaşmak artık çok mümkün. Bütün bu mümkünat içinde hislerle devam edecek olursak, senenin en iyi albümlerinden biri olan A Dawn to Fear için söylenecek çok şey var demek. Açıkçası albümün tanıtım şarkısı Lay Your Head to Rest’i ilk dinlediğimde Vertikal tadında bir iz aradığımı söyleyebilirim. Bu bağlamda tam anlamıyla oturtamadığım parçanın aslında tam da tarihi gelmemiş bir iz olduğunu anlayamamam çok normal. Çünkü buzdağının güneşle temas eden ve geceyle buluşmamış yüzünü görmemiştim henüz.
6 yılı geçtim 2 yıl bile müzikal anlamda uzun bir süre gelmeye başlamışken Cult of Luna’nın Somewhere Along the Highway ve Vertikal albümleri üzerine bizlere sunacağı şeyi epey merak ediyordum doğrusu. Deneysel kafaların rahatsız kısımlara kayışını görme merakım bana albümle birlikte pahalıya patladı. Bir yanda önü alınamaz coşkulu bir öfke, diğer yanda bunların karanlık bütünlüğü depresyon ile beni karşılayan şarkılarla beynimden vurulmuşa döndüm.
Kapağıyla kalbimi çalan albüm, yine albüme adını veren şarkıyla tepe noktasına ulaşırken, ben zihnimde bu müthiş enstrüman örgüsünü (özellikle de perküsyon tonlarını) anlamaya çalışırken diğer yandan da şarkının sözlerini yine isveçli bir yönetmen olan Ingmar Bergman’ın Vargtimmen filmiyle özdeşleştiriyordum. “Bir zamanlar geceler uyumanın, derin, rüyasız uykunun, uyumanın ve korkmadan uyanmanın zamanıydı. Şafağa kadar her gece uyanık kaldık. Ama bu saat en kötüsü. Bu saate ne dendiğini biliyor musun? Eskiler buna ‘Kurdun saati’ derler. Çoğu bebeğin doğum saatiyken, çoğu insanın öldüğü saattir. Şu an kabusların bize geldiği zaman. Ve uyanık olursak; korkarız, korkarız.” A Dawn to Fear da bize sanki korkulacak şafaktan bahseder nitelikte inceden giren ve devam eden bir notayla eşlik ediyor gibi.
Gece aritmik yürüyenler için Cult of Luna anlaşılması zor bir soundda müzik yapmıyor. Bir adımın ötekini taklit edercesine yürüyüşünü bekliyorsanız Nightwalker hiç de o kafada değil. Olur da yolunuz yokuş yukarı bir yere varıyorsa kestirme yolları keşfetmeniz gerekiyor. İtiraf etmeliyim ki Sludge çok da ilgi alanıma giren bir müzik türü değilken bunu Cult of Luna’nın daimi şekilde yıkıyor olması şu anda bunları yazıyor olma sebebim. Kontrolsüz ama bir o kadar da imgesel söz ve melodilerle devam eden albümün sürekli geceyle bir bağ kurması da tüm bu etkileşimi destekliyor. Davulların gitarları örseleyecek şekilde ani girişlerinden tutun da vokalin kendisinden hem nefret ettirecek hem de rahatsız ederek sevdirecek şekilde haykırışları grubun tüm gücün yitirildiği ama hala daha direnmek için savaşıldığı bir yaşamın sinyallerini taşıyor gibi.
Bana kalırsa A Dawn to Fear karanlık, hırçın ve duygusal bir albüm. Bir yandan tırnaklarını deriye geçirirken diğer taraftan etin yumuşak yüzeyiyle dokunuyormuş gibi. Bir buçuk saati bulacak albümdeki uzun şarkılar bile birbirinden ayrı hikayeler anlatıyormuşçasına temasına sadık şekilde ilerliyor. Gündüzden kaçıp, geceye dört kolla sarılmayı sağlayacak ve kanımca bu verimli senenin en iyi albümlerinden (türünde en iyisi bile olabilir) biri A Dawn to Fear. Ve şimdi imgesel sözlerle gecede karanlığa düşüyor ve The Fall şarkısında da geçtiği gibi burada olmadığımızı kanıtlıyoruz. Bir 6 yıl için daha.
Bir yanıt yazın