En vurucu 10 neoklasik metal solosu: Günümüzde ben daha hızlı çalarım yarışı ile duygudan uzaklaştığını düşündüğüm metal soloları, içinde melodi barındırdığında daha keyifli hale gelebiliyor. Hele ki neoklasik tınılar taşıyorsa dinlemesi ayrı bir keyifli oluyor. Bu yazımızda, benim için en vurucu diyebileceğim 10 neoklasik metal/gitar solosunu derlemeye çalıştım. Listemiz tabii ki alfabetik olarak sıralanmıştır.
Firewind – Hands of Time: Yunan power metal topluluğunun 2017 yılında çıkardığı son albümün açılış parçası Hands of Time, Bob Katsionis’in klavye solosu ile bizleri karşılayıp Gus G’nin gitar solosuyla devam ediyor. Shredding ve sweeplerle bezenmiş, sonlara doğru çift gitar ilerleyen soloyu dinlerken sizin de eşlik edesiniz geliyor.
Mean Streak – We Are One: Daha önce dinlememiş olanlar için, Mean Streak İsveçli bir Power Metal grubudur. Klasik power metal öğeleriyle süslü şarkılarını neo klasik sololarla süsleyen grubun hem solosu hem de bütünüyle en gaz şarkılarından biri olan “We are one” en çekici neoklasik sololardan birine sahip. Sakin ve kibar başlayan solo, gitar dersi niteliğindeki bitişiyle kulaklara taht kuruyor.
Nevermore – The Heart Collector: Neoklasik gamlarla bezenmiş ve Jeff Loomis imzasını kaybetmeyen gitar solosu şarkının karanlık atmosferini tam anlamıyla yansıtarak kalbinizin orta yerine tüm duygusunu saplıyor.
Randy Rhoads – Ozzy Osbourne – Mr. Crowley: Neoklasiğin öncülerinden olan Randy Rhoads, ikonik şarkı Mr. Crowley’de, her biri ayrı bir alıştırma niteliğinde, keyifli solosuyla tarihe izini bırakıyor.
Primal Fear – Riding the Eagle: Alman power metalinin önemli gruplarından Primal Fear’ın 2009 yılından çıkardığı 16.6 Before the Devil Knows You’re Dead albümünde yer alan şarkı Riding the Eagle’ın iki gitarın atışması ile başlayan leziz solosu iki gitarın düeti ile şaha kalkarak sonlanıyor.
Space Odyssey – Despair and Pain: İsveçli neoklasik progressive metal grubunun ikonik albümü Embrace the Galaxy’nin açılış parçası. Bir çok grupta klavyeci görevini üstlenmiş olan Richard Andersson’ın proje grubu Space Odyssey’in ilk albümünün açılış parçası olan Despair and Pain’de de klavye ve gitarın neoklasik savaşı kulaklarınızın pasını siliyor.
Stratovorius – Deep Unknown: Finlandiyalı power metal grubu Stratovorius’un 2009 yılında çıkardığı Polaris albümünden, lead gitar ile klavyenin atıştığı en güzel neo klasik sololardan birine sahip şarkısı Deep Unknown’da, solo partisyonu, gitar ve klavyenin barışıp, uyum içinde şahlanmasıyla sonlanıyor.
Symphony X – Iconoclast: Symphony X’in 2011 yılında dinleyici ile buluşan albümü Iconoclast, benim için en iyi albümü diyebilirim. Albümün ismini taşıyan ve aynı zamanda açılış parçası olan Iconoclast, neoklasik tarzı ile gönüllere taht kurmuş gitar virtüözü Michael Romeo’nun çaldığı en güzel sololardan birine sahip.
Yngwie Malmsteen – Rising Force & You don’t Remember I’ll never forget: Listemizin sonunda ise neoklasik denince akla gelen ilk kişi olan Yngwie Malmsteen var. Son zamanlarda dinleyicilerini üzen işler yapsa da tarihe damgasını vuran, her biri ayrı bir ruha sahip, müthiş melodileri ile her gitaristin çalmak istediği birbirinden zevkli sololara imza atmıştır. En sevdiğim şarkısı Amberdawn olsa da bu listede klavye ile gitar solosunun birleştiği, vokallerin de olduğu şarkılar derlemek istediğimden sizleri Rising Force ve You don’t Remember I’ll never forget şarkıları ile baş başa bırakıyorum.
En vurucu 10 neoklasik metal solosu
Bir yanıt yazın