Musiki Cemiyeti
Musiki'ye Gönülden Bağlananların İnternet Mecmuası

Moonspell Extinct

Moonspell Extinct
95%
Muhteşem

Beklenmedik bir baş yapıt... Ayakta alkışlıyoruz!

  • Albüm Notu

Moonspell Extinct İncelemesi. Benim için Moonspell eskiden çok ama çok özel bir gruptu. Liseli bir yeni yetmeyken her şarkısını ezbere bilir, ne yapsalar severek dinlerdim… Wolfheart‘n folklorik fantezisi, Irreligious‘un gotik karanlığı ve Sin/Pecado’nun zarif ihtişamı… Butterfly FX’in sentetik arakçılığının bile benim için bir anlamı vardı (Can’t Bee çok iyi şarkıdır ve Kylie Minogue Confide in me çakmasıdır :P). Sonrasında gelen Darkness & Hope Butterfly FX’ten sonra bir günah çıkarmaydı ve daha mistik bir Sin/Pecado gibiydi (yani…). The Antidote’la biraz daha sert, biraz daha karanlık bir Moonspell’e karşı karşıyaydık ama hala Moonspell dinliyorduk ve ben hala bu adamlara inanılmaz hayrandım… Sonra Memorial çıktı. Sonra Night Eternal çıktı ve sonra benim için şerit koptu.

90’ların sonuna doğru daha geniş bir kitleye ulaşmak isteyen Avrupalı metal grupları, ikinci bir Metallica (Paradise Lost), ikinci bir The Doors (Amorphis), ikinci bir Pink Floyd (Tiamat) olamayacaklarını anladılar ve 2000’lerin ortalarından itibaren kendilerine çeki düzen verip az ama özle yetinmeye karar verdiler (en azından bir kısmı). Az ama özün tanımı şuydu, tekrar sert metal müzik yapacağız, az kazanacağız ama en azından sadik bir kitlemiz olacak. Moonspell de ne yaptıysa bunun için yaptı.

Dediğim gibi, The Antidote’a kadar benim için bir problem yoktu. Fakat sonra Moonspell’i özel yapan herşey birden bire kayboldu. Fernando kendini muhteşem bir brutal vokalist zannedip bir tarafını yırtmaya başladı. Ricardo ve Pedro ne kadar yaratıcı müzisyenler olduklarını unutup karakteri olmayan, renksiz tonlarda standart rif ve melodilerle metalcilik oynamaya başladı. Mike’da eli mahkum çift krosa abandı, blast vs takıldı. Ve geriye içinde pek de bi espirisi, özelliği olmayan garip ve yer yer ucuz (Night Eternal diye bir albüm adı… Abi siz vaktiyle Sin/Pecado’yu yaptınız…) bir Moonspell kaldı.

Belli oluyordur, büyük hayal kırıklığı yaşamıştım o zamanlar. Omega White ile birlikte tekrar Moonspell dinleyebilir hale gelmiştim, doğruya doğru. Fakat diğer tarafta hala bir Alpha Noir vardı. Galiba bir şekilde insanlar bunu satın alıyordu. Alıyorlardı ki adamlar yapmaya devam ediyordu. Demek ki yol artık bu yoldu ve benim bundan sonrası için topluluktan birşey beklememe hiç ama hiç gerek yoktu…

Tanrım yanılmak bazen ne kadar güzel birşey…

Moonspell Extinct ’ten ilk yayınlanan şarkı Last of Us’dı. Aklımı kaybediyordum! Fernando bir tarafını yırtmıyor, Ricardo distörşının arkasına saklanmıyordu. Baya baya benim sevdiğim Moonspell’di bu. Duygulu, seksi, çoşkulu ve elbette büyülü! Üstelik böyle dandik bir albümün yanında verilen ekstra cd’de olacak bir şarkı da değildi. Albümün şarkısıydı gayet…

Sonra Breathe için şarkı sözü videosu yayınlandı… Allahım atın beni denizlere yarabbim!!! Hala ama hala dinlerken tüylerim diken diken oluyor. Açılış lead’inden oryantal yaylılarına, muhteşem vokal performansından şarkı sözlerine (Every man is in trouble caught in fire arkadaş!) kadar… Resmen grup olarak “Lan.. bizler iyi müzisyenleriz olum, niye iyi müzik yapmıyoruz lan!” demişler ve Breathe’i bestelemişler. Dinlerken yürüşüyüm falan değişiyor. Hala şarkının final rifinde elimdeki rakı kadehini yere atıp seviyorum ulan diye bağırmak istiyorum, o derece! Allahtan meyhanelerde Moonspell çalmıyor.

Ve sonra albüm çıktı. Sin/Pecado’dan sonra Moonspell bir başyapıt daha çıkartmayı başardı! Bazen hala kulaklarıma inanamıyorum. Domina, Funeral Bloom, The Future Is Dark, La Baphomette (Lan Baphomet! tamam çok pardon…). Bir Moonpsell albümünde bu kadar çok iyi şarkı ard arda… Peki bu nasıl olabildi?

1755’de dahil olmak üzere (incelemesi için sizi şöyle alalım) topluluğun belki de en samimi albümü Extinct. Herşeyden önce acı gerçeği kabullendikleri albüm bu. Artık Avrupalı, hatta Portekizli bir grup olarak ikinci bir Depeche Mode (!) ya da tüm dünyanın hayranlık beslediği Gothic Metal tanrıları olamayacaklarını biliyorlar. Artık 40 küsür yaşındalar ve soyu tükenmekte olan bir müzik türünün (bak bunu uzun uzun tartışırız), hedef kitlesini bulamamış bir güzelliğin son temsilcileriler. Ve bu kabulleniş, bu bilinç belki de Sin/Pecado’dan beri sahip ol(a)madıkları şeyi geri getirdi. Büyüyü…

Moonspell dengeli müzik yaptığı zaman, yani saçma salak bir sertlik takıntısında bulunmadıkları zaman, yazı boyunca bahsettiğim büyü beton zemindeki çatlaklarda filizlenen çiçekler gibi hemen kendini göstermeye başlıyor ve Extinct adeta bunun ispatı niteliğinde bir başyapıt. Sadece grubun hayranları için değil Avrupa’nın melodik extreme metal türlerini seven herkesin muhakkak dinlemesi gereken bir albüm.

Moonspell metal archives sayfası

Moonspell Extinct Albüm Kapağı

Moonspell Extinct İncelemesi
Moonspell Extinct

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

This website uses cookies to improve your experience. We'll assume you're ok with this, but you can opt-out if you wish. Accept