The Blind Leading The Blind albüm incelemesi | Musiki Cemiyeti’nde bugün Ukraynalı topluluk 1914’ü son albümleri The Blind Leading The Blind ile ağırlıyoruz. Cemiyet’te eksikliğini hissettiğimiz bu gruba ve bu albüme en sonunda vakit ayırabiliyor olmanın mahçubiyetle karışık sevincini yaşıyorum (neredeyse bir yıldır yazmayı planlıyorum da :P).
1914 kimdir?
Bence günümüzde en iyi black metal gruplarını çıkartan üç ülkeden birisi Ukrayna. 1914 de bu savımı güçlendiren topluluklardan bir tanesi. Her ne kadar tam anlamıyla black metal icra etmeseler de.
2014 yılından beri aktif olan ve bugüne kadar 3 albüm çıkartmış olan topluluk, black, death ve doom metal üçgeni içinde müzik yapıyor. Bazen bu türleri daha homojen karıştırıyor. Bazen bazı türler diğerlerine daha ağır basıyor.
Topluluk isminden de anlayabileceğiniz üzere 1. dünya savaşını sahiplenen bir topluluk. Şarkı sözlerinden grup imajına kadar her şey bunun üzerine kurulu. Grup üyeleri takma adlarını bile bu tema üzerinden seçmiş, muhakkak bir bakın derim, muhteşemler.
The Blind Leading The Blind hakkında iyi şeyler
The Blind Leading The Blind kısa bir intro ile açılıyor ve albümün ilk şarkısı “Arrival. The Meuse-Argonne” üzerine kurulu olduğu ana riffle bize hava atmaya başlıyor. İlk duyduğum anda aklıma kazınan bu riffle birlikte grubun önemli bir özelliği ortaya çıkıyor.
Sadece düşük tempo tonda doom ritimleri üzerine kurulu, iç karartıcı bir müzik değil bu adamların derdi. Gayet akıcı lead yazabiliyorlar ve Arrival. The Meuse-Argonne bu anlamda adamların şaheser niteliğindeki işi. Kesinlikle ama kesinlikle çok çok güzel bir şarkı. Ana lead’ini yeterince övememiş olabilirim, lütfen biraz daha övmüşüm gibi düşünün. Gerçekten çok güzel, öyle böyle değil.
Fakat şarkı sadece o rifften ibaret değil. Şarkının anlattığı hikayenin daha iç karartan yerlerinde şarkının birden bire bir death/doom şarkısına dönüştüğüne şahit olacaksınız. Bu da topluluğun gayet iyi yaptığı bir diğer şey.
The Blind Leading the Blind bize 1. dünya savaşından hikayeler anlatıyor ve sahiplendiği türler arasındaki geçişler anlatım dilinde çok büyük ve güzel bir rol oynuyor. Doom’a genel olarak pek hayran sayılmam, düşük temposundan çabuk sıkılıyorum. 1914 bu boğuk doom partisyonlarını death/black lead’leriyle çok güzel dengeliyor (mesela A7v Mephisto’nun 1:40’da başlayan lead’i). İşin doom tarafıyla işledikleri konunun iç karartan yerleri işlenirken, black/death enerjiyi temsil ediyor. Siyah beyaz bir atom bombası footage’i düşünün. Patlama öncesi bölümler doom, sonrası black/death.
Hangi tür olursa olsun ben nakaratları seviyorum. Extreme metal türlerinde, bu türlerin doğası gereği nakaratlar önemini yitirebilir. Ama yine de güzel bir nakarat çok güzeldir :). 1914 bence bu konuda da işini layığıyla yapıyor. Albüm genelinde spot bir sözün tekrarı formatında, slogan vari nakaratlar bulunmakta. Ama “High Wood. 75 Acres of Hell”de olduğu gibi gayet catchy ve melodik nakaratları da var.
Evet topluluk 1. Dünya savaşından hikayeler anlatıyor. Fakat anlattığı hikayeler bir tarafın kahramanlık hikayelerinden ibaret değil. Bilakis topluluğun anti-militarist olduğunu bile idda edebilirim. Hanging on the Old Barbed Wire yorumu (ya da sampler’ı?) ve şarkı sözleri en büyük iddiam olur (Tam burada The Expolited şarkısını kendilerine ait bir şarkı haline getirmiş olmalarından da bahsedip, ayrıca bir şapka daha çıkaralım).
Sözler kendi tarafının hatalı top atışıyla ölen askerlerden de bahsediyor, savaşın caniliğinden de. İngilizlerin Almanlara karşı mücadelesinden de bahsediyor, bir alman tankından da. Bu arada A7v Mephisto’nun sözlerinde tankın teknik detaylarından bahsediyorlar. Scream vokallerle okunan rakamlar o kadar havalı ki. Muhakkak dinleyin (Albüm hakkındaki iyi şeylere değinirken “C’est mon dernier pigeon” adlı parçanın 2:20’sindeki makinali tüfek bölümü ve ardından gelen pasaja da bir selam gönderelim). Ha bu arada topluluğun Çanakkale savaşı hakkında da bir şarkısı var. Ayrı bir albüm incelemesinin konusu olduğu için burada değinmiyorum ama dinlemek isteyenler için aşağıya bırakıyorum.
Albüm hakkında kötü şeyler
Albümde gözüme batan ya da beni aşırı rahatsız eden herhangi bir şey bulabildiğimi söyleyemem. Belki şarkı sözlerini biraz eleştirebilirim. İşledikleri konular, bakış açıları ve yaklaşımları taktire şayan ama pek de şiirsel oldukları söylenemez.
The Blind Leading The Blind hakkında son sözler
Birkaç yıl önce tanıştığım The Blind Leading The Blind kesinlikle muhteşem bir albüm. Black death ve doom metali bu kadar iyi harmanlayan, sıkıcılık tuzağına kesinlike düşmeyen, hem kendi kimliğini oluşturup hem de kendini tekrar etmeyen, nadir bulunur bir eser. Henüz dinlemediyseniz muhakkak kulak verin. Playlist’inizde kendisine kalıcı bir yer edineceğine inancım tam.
Black, death ve doom metal üçgeninde hayat bulan muhteşem bir albüm.
- Albüm Notu
Vallahi son zamanlarda dinlediğim en iyi black metal albümdü ki bu aralar 1349 un tum albumlerini dinleyipde coşmama ragmen , bu adamlar bana isin icine melodi katip harika black metal olacagini bir kez daha kantiladilar.1349 un hiçbir albümü bu albüm etmez diye düşünüyorum.
Kesinlikle çok çok iyi bir topluluk. Bu albümde müziklerinde doom tarafı biraz daha baskın fakat içten içe bir sonraki albümde tekrar “daha” black metal bir müzik yapacaklarına dair inancım var.
Hollandalı rönesans ressamı Pieter Bruegel’in “The Blind Leading the Blind” adlı ünlü bir tablosu da vardır. Dipnot olarak düşmek istedim.