İyi bir vokal bir albümü kurtarabilir mi?
Finlandiya gotik metali her ne kadar diğer gotik müzik türleri kadar ticari olsa da, çoğu zaman oldukça kaliteli ve dinlenilebilir bir müzik türüdür. Bu türün devlerini say derseniz, Sentenced, HIM ve Charon derim.
Charon ile yeni tanıştım diyebilirim. Müzikal geçmişlerinden ve piyasadaki yerinden eskiden beri haberdar olduğum topluluğu mercek altına almam geçtiğimiz aya nasip oldu. Songs for the Sinners topluluğun 2005 yılında çıkardığı albüm. inanılmaz bir vokalist olduğunu düşündüğüm Juha-Pekka Leppaluoto ise Poisonblack’in ilk albümünden tanıyoruz.
Bazı şeyleri önceden söylemekde fayda var, yıllar önce bu grubun ilk ismini duyduğumda Sentenced’ın daha progressive versiyonu diyorlardı (Frozen dönemi). Topluluğun tüm albümlerini dinlemedim fakat dinlediğim kadarı ile bile gönül rahatlığı ile söyleyebilirim, gotik metali daha farklı bir boyuta taşıyan hiç bir şey yok Charon’da, Juha’nın muhteşem sesi dışında.
Songs For The Sinners Finnvox’da kaydedilmiş (Sentenced, Him, Moonspell). Prodüksüyon Mikko Karmila ile Charon tarafından yapılmış. Miksaj da Mikko Karmila tarafından Finnvox’da kotarılmış. Ses hakkında söyleyecek pek bir şey yok. Poisonblack’in son halinden yumuşak ama herhangi bir HIM albümünden sert. Kesinlikle kulağınızı rahatsız edecek hiç bir şey yok ama şaşıracağınızı da hiç sanmam.
Albüm Colder ile başlıyor. Bu şarkı hakkında değişik bir şeyler yapmak istiyordum. Kritiğin Colder ile ilgili olan kısmını boş bırakmayı ve colder için dipsiz kuyuda bir yazı yazmayı düşünmüştüm. Vaz geçtim. Colder vokaller üzerine kurulu bir şarkı. Sanırım bu Charon’un genel tanımı olarak da kullanılabilir, tüm besteler genelde vokal üzerine kurulu. Şarkıyı özel yapan şey kesinlikle vokal kullanımı, hem Juha hemde konuk bayan vokalist (JENNY HEINONEN) performansları ile şarkıyı insanı içine çeken bir hale getirmişler. Sözleri özellikle canımı acıtıyor. Kalbin her geçen gün biraz daha soğurken, hiç bir yargı sana adalet getirmiyor… Colder benim gözümde albümden oldukça bağımsız, ayakları yere basmayan, bir hayalet şarkı. Kesinlikle çok özel.
Deep Water bana ismi ile The Black League’i hatırlatıyor. Diyebilcek fazla bir şey bulamadığım bir şarkı. Dinlerken geçme isteği uyandırmayan ama dinledikten sonra tekrar dinleme isteğide uyandırmayan bir şarkı. Nakarat sonrası lead gitarları gerçekten hoş.
Hammond ile başlıyor Bullet. Gitarların şarkıya dahil oluşu ve bir müddet hammonda ile birlikte gitmeleri güzel olmuş. Fakat şarkı, hammand ile birlikte içinizde oluşan hislere hizmet etmiyor. Ağır bir şarkı beklerken oldukça hareketli bir şarkı ile karşılaşıyoruz. Peki bu kötü mü? Şahsen değil ama hammond kullanımı sadece şarkının başında olmasaydı çok daha ilginç bir şeyler çıkabilirdi.
Rain gerçekten çok güzel başlıyor. Charon’a dair güzel olan şey biraz da bu, müzik hiç bir zaman genel olarak özgün olmamakla birlikte ayrıntıları ile fark yaratabiliyor. Albümdeki favori şarkılarımdan bir tanesi Rain.
Paatos, Fallen ve Charon, Air. Lütfen iki şarkıyı da dinleyin. Birinin nakaratı diğerinin ana meladisi gibi. Air ise kendi başına oldukça güzel bir şarkı. Bu şarkı da gruba, Marko Manninen tarafından çalınan bir cello eşlik ediyorÂ
Oldukça sıradan ama akıcı başlıyor She Hates. Başından sonuna kadar olması gerektiği gibi gidiyor. Jenny Heinonen’in geri vokalleri albüm genelinde yer yer kullanılmış. She Hates’deki performansı akılda kalıcı.
Ride on Tears hızlı başlayan, vokaller ile tempoyu düşürmeseden, sesini azaltan sonra nakarat ile tekrar gürültüsüne kavuşan, nakarat sonu bayan vokalleri ile ilginçleşen iyi bir parça. Kalıp oldukça sıradan ama yapı gayet iyi.
Gray, bir iki yeri haricinde hiç şaşırmadığım dinlemekte bir sakınca görmediğim ama aşırı bir keyif de almadığım bir şarkı.
Rust beni, gotik metal gruplarının şarkı ismi bulma konusunda black metalcilerden bile aciz olduklarını düşündüren parça oldu. Bu isimde kaç tane şarkı dinlemiştik daha önce ve kim bilir kaç tane daha dinleyeceğiz. Hem duygusal hem de tempolu bir şarkı.
Kapanış parçası House of The Silent. Albümün ağır şarkılarından bir tanesi. İyi bir kapanış sayılabilir ama hemen hemen tüm albüm için söylediğim şeyi bu şarkı içinde söyleyebilirim. Genel olarak oldukça sıradan, ama ayrıntılarda bulacağınız bir iki şey ile boşvermemeyi secebileceğiniz bir şarkı. Özelliklere son üç dakikası çok güzel House of The Silent’ın.
Charon’un en büyük silahı Juha. Daha önce de belirttiğim gibi tüm şarkılar onun üzerine kurulu. Bu da Sentenced ile aralarındaki en büyük fark. Sentenced konuşan lead gitar üzerine kurulu bir gruptu ve eğer Villa gruptan ayrılsaydı bile Sentenced yoluna kendi tarzı ile devam etmeyi başarabilirdi. Charon için sanırım böyle bir şey söylenemez. Grubun müziğinin yeni bir müzik olmadığı çok açık. Daha dürüst olmak gerek, yer yer ilginç numaralar kullanan topluluk çok kolay hazmedilir bir müzik yapıyor. Sıradan bir pop-rock dinleyicisinin bile çok sevebileceği bir grup Charon. İyi bir dinleyiciyi ise çekebilecek yegane unsur Juha’nın sesi olacaktır.