Musiki Cemiyeti
Musiki'ye Gönülden Bağlananların İnternet Mecmuası

Dimmu Borgir – In Sorte Diaboli İncelemesi

Dimmu Borgir - In Sorte Diaboli Albüm Kapağı
50%
Malesef

Eski Dimmu Borgir'ı özlüyorum.

  • Albüm Notu

Dimmu Borgir – In Sorte Diaboli İncelemesi. Dimmu Borgir… Uzun tartışma konuları. Kısaca geçmeye çalışalım. Spiritual Black Dimensions albümüne kadar ( o albüm de dahil olmak üzere), her albümde farklı şeyler deneyen ve her zaman kalbur üstü işler yapmayı başaran grup. Sonrasında da kadrosuna Galder’i de katıp thrash/death etkisinin tadını kaçırıp, gitar açığını senfonik örneklemeler ile dolduran grup. Kabul etmem gerek Puritanical Euphoric Misanthropia aslında gayet iyi bir albümdü fakat Death Cult Armageddon bence gayet sıradan ve sıkıcı bir albümdür (her albümden bir iki iyi parça çıkacağından ayrıntılara hiç inmiyorum).

Sanırım Norveç’ten çıkan en popüler black metal grubu hakkında neler düşündüğümü kısaca anlatabildim. Tabii işin bir de imaj yönü var. Şunu insanlar anlamıyor; black metal grubu imajı çok zor bir şeydir, iyi iş yaparsan black metalden nefret eden adam bile fotolarına bakınca tedirgin olur, kötü iş yaparsan 12 yaşında küçük bir kız bile sana güler. Dimmu şahsen çoğu zaman güldüren imaja sahip bir topluluk oldu. Elbette topluluğu görüntüsü ile yargılayacak değilim, fakat topluluğun populerlik kaygısı ve görüntüleri bir arada düşünüldüğü zaman bu kadar tepki çekmesini anlamak zorlaşmıyor.

In Sorte Diaboli. Topluluğun 8. albümü (Stormblast’ı bir kez saydım). Grup son bir kaç albümde olduğu gibi (Stormblast’ın yeni kaydı harıç) Fredman stüdyolarında kaydedilmiş. Albümün mühendisliğini Fredrik Nordstörm ve Patrik J. Sten yapmış. Grubun kadrosu D. C. A. ile hemen hemen aynı, tek fark davullarda Hellhammer var (en sevdiğim black metal davulcularından bir tanesidir). Albümün sesi oldukça tanıdık. Yeni Stormblast’tan kötü ama D. C. A. ya nazaran daha iyi. Davullar konusunda çok hevesliydim ama Dimmu Borgir kendi davul yapısının dışına çok çıkmamış. Sonuç itibari ile kötü değil ses. Belki daha iyi olabilirdi ama yine de dinlerken kulağımıza zayıf gelen hiç bir şey yok.

Dimmu Borgir kariyerinde ilk kez konsept bir albüm yapmış. In Sorte Diaboli orta çağ avrupasında bir keşiş asistanının zamanla hristiyanlıktan kopuşunu anlatıyormuş. Hatta albümün orjinalinde şarkı sözleri kitapçığa ters basılmış ve albümle birlikte bir de ayna veriliyormuş (durumu anlamayan varsa boşversin).

Albüm The Serpentine Offering ile başlıyor. İlk önce Star Wars imparatorluk marşını andıran bir senfoni dinliyoruz. Düzenleme çok başarılı, fakat andırdığı şey hiç de makul değil. Sonra bu senfoni gitarlar ve çift kroslar ile birleşiyor. Oldukça donuk ve mesafeli bir başlangıç olmuş. Şahsen sevdim. Fakat eski Dimmu şarkılarında bulduğum hiç bir güzel gitar rifini bulamadım. Zaten albümüm ikinci dakikasına geçmeden groove, thrash vari rifler ile şarkı sevdiğim ya da sevebileceğim Dimmu Borgir’dan iyice uzaklaşıyor. Fakat Dimmu Borgir thrash ile senfoni karışımı formülünü ilice geliştirmişe benziyor. Simen temiz vokalleri ile şarkının sonlarında karşımıza çıkıyor ama bir The Insight & The Catharsis vakası yaşatamıyor.

The Chosen Legacy’de sıradan bir rifin on kez çalınması ve her seferinde eşlik eden davulun değişmesi ile şarkının ilginçleşmesine tanık oluyoruz. Düşündürücü, çünkü davulları sayesinde şarkıya garip bir sempati duyuyorum. Şarkının nakaratında albümün adını duyuyoruz.

The Conspiracy Unfolds belki de tüm albümde “bu güzel bir gitar” melodisi dediğim tek şarkı o melodi de son iki dakika da gösteriyor kendisini. Albümün genel bir lead gitar sıkıntısı var, bu şarkı da kazara bir tane lead gitar melodisi var, belki de o yüzden beğendim. Şarkı tekerleme vari başlayan sözleri ile kendine has bir atmosfer yaratıyor. Şarkının ikinci dakikasından sonra Shagrath vah vahlar çekmeye başlıyor (çok ciddiyim). Albümün iyi şarkılarından.

The Sacrilegious Scorn, albümün senfonik başlayan şarkılarından. Ayrıca klip parçası. İyi bir davul atraksiyonu ile başlıyor. Üst üste vokaller ile devam ediyor. Simen işte bu şarkı ile gönüllere su serpiyor. Sanırım albümdeki en iyi performansı bu şarkıda göstermiş demek çok yanlış olmaz. The Sacrilegious Scorn ise nakaratları ve nakarat öncesi piyano pasajı ile akılda kalmayı başaran bir şarkı. Klip için doğru bir tercih.

The Fallen Arises albümün tamamen senfonik örneklemelerden oluşan parçası. Ne için yapılmış bilemem, sanırım anlatılan hikaye içerisinde bir anlamı vardır. Aslına bakarsanız albümde dinlerken en keyif aldığım şarkılardan da bir tanesi (ki normalde çok sıkıcı bulurum bu tarz şeyleri).

The Sinister Awakening, bir şey hissetmekte çok zorlandığım bir şarkı. Aslen bunu tüm albüm için söylemem yanlış olmaz. Tamam bir daha deniyorum şansımı… Yok olmuyor, ikinci dakikadan sonra giren o lead gitarımsı şey bu şarkı ile aramdaki buzları eritmemi engelliyor. Nakarat ve sonrasındaki aria vari örneklemeler işe biraz renk katıyor. Hepsi bu.

The Fundamental Alienation, gene senfonik örneklemeler ile başlayan bir parça. İnsan içinden umarım hep böyle gider diyor, zira iyi örneklemeler ile başlayan bir parça. Neyseki gitar-davul girişi ile bizi şarkıdan soğutmuyor. Gene açılış parçası ile soğuk ve mesafeli bir ruh hali söz konusu. Albümün iyi parçalarından bir tanesi. Özellikle davullarını sevdim.

The Invaluable Darkness, içine girmek için çaba harcamam gereken bir şarkı. Fakat anlaşılması güç olduğu için değil, sevilcek bir şey bulması güç olduğu için. Aslen tüm şarkılardaki formülü kullanıyor. Bol bol senfonik örneklemer, kolay yakaladığı nakaratlar, bir tane Simen atraksiyonu (ki bu seferkisi çok da şahane sayılmaz), iki ritim gitar ve hiç lead gitar.

The Foreshadowing Furnace, çan ve insan sesleri. Sonra insanda hiç bir şey uyandırmayan bir lead gitar melodisi. Arada bir şarkı var, sonra da yanma ve rüzgar sesleri.

Dimmu Borgir artık iki ritim gitarı olan, melodiden ve ruhtan tüm beklentilerini klavye üzerine atan bir topluluk. Gitaristlerin tüm görevi, vokal ve örneklemelere eşlik etmek tıpkı davul gibi. Evet bu benim vaktiyle sevdiğim Dimmu Borgir değil, fakat şunu kabul etmem gerek adamlar yeni bir formül buldular (yeniliği tartışılır) ve bu fomülde her geçen gün daha iyiye gidiyorlar (ne yazık ki bu yeni formülde lead gitarın ve güzel gitar melodilerinin yeri pek yok). Bence muhteşem bir albüm değil In Sorte Diaboli. Fakat D. C. A. ya göre çok daha iyi ve oturaklı bir çalışma. Lakin derdiniz black metalse Dimmu Borgir iyi bir adres olmayabilir. Davul, vokal ve örneklemelerin haricinde black metal namına pek bir şey kalmadı bu grupta.

Dimmu Borgir - In Sorte Diaboli İncelemesi
Dimmu Borgir – In Sorte Diaboli Albüm Kapağı

Dimmu Borgir metal archives sayfası

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

This website uses cookies to improve your experience. We'll assume you're ok with this, but you can opt-out if you wish. Accept