Musiki Cemiyeti
Musiki'ye Gönülden Bağlananların İnternet Mecmuası

Funeral Mist – Hekatomb

Funeral Mist - Hekatomb Albüm İncelemesi | Musiki Cemiyeti
65%
Eh işte

Daha teknik, daha zengin fakat Maranatha'ya nazaran oldukça eğreti :(

  • Albüm Notu

Bizler heyecanla yeni Marduk albümü beklerken birden bire, sessiz sedasız yeni Funeral Mist albümünün duyurulmasına şahit olduk. Üstüne üstlük duyuru albümün çıkmasına bir kaç gün kala yapılmıştı. Doğruya doğru, son albümünü 2009’da çıkartan Funeral Mist Hekatomb ile hiç beklenmediğimiz yerden bizi vurmuş çok heyecanlanmamızı sağlamıştı.

Peki neyin nesidir bu Funeral Mist? Topluluk için gönül rahatlığıyla tek adam projesi diyebiliriz. Bahsi geçen tek adam yaşayan bir black metal efsanesi olan Marduk’da Mortuus lakabıyla mikrofonun karşısında duran burada ise Arioch olarak anılan Hans Daniel Rosten. Sanırım bu ön bilgiler bir black metal projesi olan Funeral Mist’in birden bire duyurulan ve yeni Marduk albümünden bir hafta önce yayınlanan yeni albümüne neden şaşırdığımızı biraz açıklıyordur.

Ok bu bilgileri aldık, peki Funeral Mist genel olarak nasıl bir müzik yapıyor? Hekatomb’dan ne beklemeliyim? Gelin şuradan başlayalım, daha önceden pasifagresif’te yazdığım Funeral Mist – Maranatha kritiğinde bir saptamam vardı: Hans kesinlile çok iyi bir müzisyen değil fakat muhteşem fikirleri var ve bu fikirlerle size tek renk (siyah) bir black metal cehennemi yaratmayı ustalıkla başarıyor. Dolayısıyla Hekatomb’dan beklememiz gereken şeyin minimalist fakat kaotik bir müziğin bir sürü enteresan vokal numarası ve enstantanelerle harmanlanmasıdır diye düşünüyorum. Bu arada Hans’ın hemen hakkını verelim, kendisi belki muhteşem bir müzisyen olmayabilir ama gelmiş geçmiş en iyi ve en karakteristik black metal vokalistlerinden bir tanesidir.

Hekatomb’a gelirsek. Ilk büyük süprizimiz Hans’ın enstrüman kabiliyetini ciddi orandaki artış. Bu artış Funeral Mist’in biraz daha kendine güvenmesine, daha gösterişili olmasına sebep olmuş. Eskiden özellile davulun hızlandığı yerlerde -bence biraz da gitarın zayıflığını kapatmak adına- genel ses anlaşılmaz bir hal alır, Hans bu anlaşılmazlığın üstünde gayet anlaşılır (ses olarak diyelim) bir performans sergilerdi. Bahsi geçen güven artık davulların genel sound’u boğmasına gerek kalmamasını sağlamış. Bu aslında güzel bir şey. Yaptığı işleri zaten sevdiğim bir müzisyenin çalgılarını daha iyi kullanabilir hale gelmesi kadar güzel ne olabilir ki? Değil mi? Neyse biz devam edelim.

Evet gene bir Funeral Mist albümü ve gene her şarkıda bir atraksiyon var. In Nomine Domini Maranatha açılışına benzer bir vaazla başlıyor (arkada şeytani bir takım sesler falan). Sonra pick slide’a benzer bir ses’i kısa aralıklarla duymaya başlıyoruz. Sonra o ses ana rifimizin önemli bir parçası olduğunu anlıyoruz. Harala gürele başlayan şarkı son üç dakikasına doğru Funeral Mist alametifarikası bir vaaza teslim ediyor kendini. Garip/gereksiz bir palm mute ritmini dinliyoruz boş boş ve ilk rife geri dönüş. Peki. Naught but Death Blond Beast’in (Marduk – Frontschwein) daha az groove hali gibi geliyor. Sadece üstünde bir takım tribal ritüalistik sesler var. Son bir dakikasında ise davul bas duruyor, geriye sadece Hans’ın vokali ve gitarlar kalıyor. Karanlık desen Maranatha ile boy ölçüşemez, groove desen zaten öyle bir derdi yok.

Albümün en iddialı şarkısı Shedding Skin’e gelince… Bir kere şunu en başından söyleyelim, bu şarkı bence her haliyle gene bir Frontschwein şarkısı olan Rope of Regret yapı bozumuna uğramış hali. Şarkının üzerine kurulduğu rifler Rope of Regret riflerinin bariz ters düz edilmiş halleri. Lafı gevelemenin hiç alemi yok, ben olsam Rope of Regret’i böyle bestelerdim diyor Hans. Bu arada o bahsettiğim kendine güveni en çok bu şarkıda hissediyorsunuz. Birinci dakikanın sonunda adeta “bakın ben gitar çalmayı öğrendim” dercesine rifini diğer enstrümanların önüne çıkartıyor Hans. Hatta son tekrarda gamın sonuna kadar gidip geri dönüyor. Aynı numarayı ikinci dakikanın sonunda başka bir rif için tekrar yapıyor. Sanırım bu şarkının da enteresan fikri gitarları Marduk esintileriyle yazıldığını gözümüzün içine sokulması. Bu arada hakkını verelim albümün cidden en önemli/güzel şarkısı bu. Here is your redeemer diyerek başladığı pasaj (şarkıda vokallerin ilk başladığı pasaj) cidden çok güzel.

Cockatrice’de ise sanki “bir kez bişiler çalıcam, düzgün kaydedin benim zaten konser gibi bir olayım yok” düşüncesiyle kaydedilmişe hissettiren gitar rifleri kakafonisiyle başlıyor. Birinci dakikasının ortalarında genelde lo-fi depresif black metal gruplarının kullanmasına alışkın olduğumuz, durağan, donuk bir klavye ortaya çıkıyor ve şarkının tonunu belirliyor. 5. Dakikasındaki klavye pasajı ve sonrasındaki scream vokallerle yeri göğü bir birine katan enstrümanlar klişe olmak öteye gidemiyor fakat yine de tüyleri diken diken etmeyi başarıyor. Albümün bir diğer kayda değer şarkısı kendisi. Metamorphosis düşük tempo Funeral Mist şarkılarına güzel bir örnek. Gene bir takım koro sampler’la zenginleştirilmiş bir şarkı. 3. Dakikaya doğru bizi Maranatha’nın ortadox dünyasına geri götürmeyi başarıyor ki bu kendi adıma Hekatomb’dan asıl istediğim, beklediğim şeydi. Within the Without ve ardından gelen Hosanna Marduk gibi hızlı Marduk gibi yavaş “Funeral Mist” şarkıları. Özellikle Hosanna albümün öne çıkan şarkılarından bir tanesi, Within the Without için düşündüklerim ise Marduk’da daha iyilerinin olduğuydu. Pallor Mortis’de tabiri caizse görkemli kapanış, yani… Dördüncü dakikasındaki garip çocuk (ya da tiz sesli bir kadın?) vaazına dair hala “Neden?” diye sormaya devam ediyorum.

Sonuç kısmına gelirsek… Hans’ın icra ettiği müziği değerli kılan şeyin sunduğu minimalist, monoton fakat oldukça karanlık ve bütünleşik müzikal deneyimdi. Zaman zaman yabancı metal basınında “Random Bullshit” olarak da adlandırılan her şarkıda bir enteresan numara kuralı ise eğreti durmuyor, bana hiç de “Random Bullshit” gibi hissettirmiyordu. En çok bu yönünü seviyordum Hans’ın ve Funeral Mist’in. Bu albümde ne yazık ki bu bütünlüğü hissetmiyor, enstantanelerin şarkıların atmosferine katkıda bulunduğunu düşünmüyorum. Hatta bana zorlama ve samimiyetsiz bile geldiler diyebilirim. Diğer taraftan bestelerdeki Marduk etkisinin bu kadar bariz oluşu Funeral Mist karakterini zenginleştiren bir etki olmaktan çıkmış, resmen Panzer bu kliseyi işgal etmiş ve kimliğinden geriye “kaliteli” bir imitasyon bırakmış. Çünkü her ne kadar Hans artık gitar çalmayı biliyor olsa da Morgan kadar iyi ve usta bir besteci elbette değil. Hekatomb’a kötü bir albüm diyemem ama belki de Hans bu tarz bir müzik icra etmek yerine Marduk remiksleri yapmalıdır.

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

This website uses cookies to improve your experience. We'll assume you're ok with this, but you can opt-out if you wish. Accept