Gaahls WYRD – GastiR – Ghosts Invited albüm incelemesi | Gogoroth ve Wardruna’daki vokal performanslarıyla tanıdığımız Norveçli müzisyen Kristian Elvind Espedal (nam-ı değer Gaahl) geçtiğimiz yıl yeni projesi Gaahls WYRD’u duyurmuştu. Geçtiğimiz haftalarda da topluluk ilk albümü GastiR – Ghosts Invited’ı müzikseverlerin beğenisine sundu.
Her ne kadar Bir Metalcinin Yolculuğu belgeselindeki röportajıyla biraz karikatürleşmiş bir kişilik olsa da, Gaahl gelmiş geçmiş en karakteristik (ve bana göre en iyi) black metal vokalistlerinden bir tanesidir. Üstelik sanatçının Wardruna ve diğer solo projelerindeki performansları göstermiştir ki kendisi sadece scream vokalden ibaret, sıradan bir black metal vokalisti de değildir. Dolayısıyla bu adamın yeni bir kadroyla black metal sahnesine geri dönmesi mühim bir hadisedir.
Peki GastiR – Ghosts Invited topluluk ve sanatçı vesilesiyle oluşan beklentileri karşılayabilecek büyüklükte bir albüm müdür? Lets Find Out…
Gastir – Ghosts Invited’a merceğimi uzattığımda ilk gördüğüm şey Norveç black metalinin avant-garde, progressive ve folk yönlerinden oluşan bir mozaik oldu. Bu mozaiğin en sıkıcı tarafı olan folk’da Enslaved’in son dönemlerde yaptığı müziğin Wardruna’ya hafifçe (ama çok hafifçe, zeytinli poğaçanın içinde zeytin gibi) bulanmış bir halini gördüm. Hatta From The Spear’ın üzerine inşa edildiği ana rifi dalgınlıkla Enslaved sandığımı itiraf etmeliyim. Aynı yoğun benzerlik albümün ilk single’ı olan Ghosts Invited için de geçerli. Dinlerken çok sıkıldığım folk işler yerine Gaahl ve çetesinin Enslaved’in progresive yönünden etkilenmiş olmaları taktire şayan.
Fakat Gaahls WYRD’ın beni asıl etkilediği yönü avant-garde Norveç black metalini benimseyiş şekli oldu. Bir kere bahsettiğimiz etki öyle hafif bir dokunuş değil. Her ne kadar metal archives topluluğu düz bir black metal grubu olarak kabul etse de bazı şarkılarda yakalanan atmosfer gönlümüzün avant-garde grubu Code ile Ved Buens Ende çizgilerine o kadar yakın ki. Aradaki en major fark Gaahls WYRD’ın bahsi geçen grupların “deli” anlarından arınmış, steril derecede noir bir estetiğin peşinden koşuyor oluşu.
Ve bu estetik bazı şarkılarda inanılmaz iyi çalışıyor. Albümün en deneysel şarkısı olduğuna inandığım Carving The Voices mesela. Lead melodisiyle black metal’dan daha çok rock’a bulanmış darkwave şarkılarını andıran bu parça albümün en kendine münazır, en şehirli ve en avant-garde şarkısı. Code varı bir topluluğun uzun bir ballad olarak albümünde yer edebileceği bir şarkı.
Carving The Voices ile albümün geri kalanına geçtiğimizde ise folk, progressive, avant-garde üçgeninde icra edilen, hiçbir yönün diğerinden ağır hale gelmediği bir müzikle karşı karşıyayız. Hatta Gaahl’ın Trelldom’da yaptığı işleri az çok biliyorsanız yer yer “lan” diyeceğinizi de tahmin ediyorum. Tüm bu mozaik içinde punk/heavy metal etkili Norveç black metal’ine yer verilmemiş olması ise benim için ayrıca bir keyif oldu.
Bu keyifin benim nazarımda bir şahesere dönüşmesine engel olan şeyse neredeyse albümün tümünde olan bir kursakta kalma hissi (Carving The Voices’ı tenzih ederim o şarkı bir şaheser… 3:50’sinde başlayan lead melodisiyle The Speech and the Self’i de ayrı tutmaya karar verdim şu an). Bir önceki parantezde ayrı tuttuğum parçalar hariç albümün tümünde şarkıların aşmaya çalıştığı bir his eşiği var ve sanki hiçbirisi bunu başaramıyor gibi. Şarkıları dinlerken size bir şey vaat ettiklerini, sizi bir bölümüne hazırladığını hissediyor fakat o bölüme bir türlü ulaşamıyorsunuz.
Açıkcası bu kursakta kalmayı topluluğun karakterini inşaa etmeye çalıştığı temellerle arasındaki hafif ten uyumuna bağlıyorum. Ve bu doğrultuda GastiR – Ghosts Invited’ı Gaahl’ın yeni müzikal kariyerinin başlangıcı için oldukça iyi bir ilk adım olarak kabul ediyorum. Carving The Voices haricinde hiçbir şarkıdan çok etkilenmemekle beraber topluluğun kendine seçtiği yol kesinlike taktire şayan. Bir sonraki albümü şimdiden heyecanla bekliyorum.

Bir yanıt yazın