The Great Cold Distance İncelemesi | Katatonia. Evrimleşmenin örneği bir grup benim gözümde. Birçok grup inanılmaz uçlarda bir sağa bir sola yalpalarken, bu grup şahsiyetini koruyarak, kendi sesi, tarzı ve tınısıyla, beslendiği metal dışı tarzları özümseyerek; hazmederek ve içselleştirerek, temellerinden arınmadan gurur verici bir şekilde dönüştü son albümlerine kadar. O albüm yine bir değişimin örneği ama kendisiyle o kadar gurur duyduğumu söyleyemem. Kendilerini yıllar yıllar evvel, cemiyetimizin de incelediği Brave Murder Day albümüyle tanıdım. O albümdeki deneysellik, dönemin extreme metal furyasındaki özgün yeri, bu geminin kimsenin gitmediği limanlara demir atacağını gösteriyordu bizlere.
The Great Cold Distance evrim bağlamında Viva Emptiness’ın bıraktığı yerden devam ediyor ama birçok açıdan gelişkin bir biçimde. Müzikal dönüşüme geçmeden evvel teknik kısımları gözden geçirelim. Bu albüm grubun Fascination Street Studios’da ilk kaydettikleri albüm. Bu stüdyoyu artık bir çoğunuzun tanıdığını düşünüyorum. Zamanında Peter Taegtren’in The Abyss stüdyosu gibi bu stüdyo bir dönemin metal tınısını oluşturmuş ama zanlımca The Abyss gibi kendi damgasını grubun üzerine değil yanına basan, yani grubun özgün tınısını bastırmadan adeta onu güçlendirerek ortaya çıkaran bir stüdyo. Referanslarında eminim siz de tanıdığınız ve beğendiğiniz bir albümü bulursunuz.
Cemiyet içi yaptığımız yüksek şuralarda gündem konusu olan grubun duygusal aralığını tartışırken aklıma yenilgiyle gurur duyma tanımı gelmişti. Bu albüm de o duyguyu fazlasıyla taşıyor. Schadenfreude de diyebiliriz. Almanca başkasının zararına sevinme anlamındaki bu kelime yine bu albüm ve Katatonia’nın bu dönemini iyi yansıtıyor. Kurumsal pozitivizm ve Smiley Face spiritualizmin ezici hükmünün sürdüğü bu günlere adeta gerçekçi bir balyoz gibi iniyor, belki de hayatın bizim kuramlarımızdan büyük olduğunu hatırlatan bir doğal afet gibi teneffüs ediyor izole sandığımız zihinsel ve kalbi dünyamıza. Samimi olmak gerekirse (ki niye olmayalım zaten değil mi) bu his grubu hayatımdan bir süre çıkarmama sebebiyet verdi; çünkü oldukça bağımlılık yaratıcıydı karanlık tahtından alttaki tufanı izlemek.
Gelelim albüme. Albüm Viva Emptiness gibi yükselten bir enerjiyle değil, kapağı duyusallaştıran, kinli, kanlı bir düşüşle başlıyor. Vokallerdeki betbin, kimi yerlerde bilinçli ve tutarlı detoneleri ve Blackheim’in scream vokalleri bizi güzel bir güne uyandırmıyor. Albümü böyle bir şarkıyla açmak aslında grubun duygu iletişimindeki niyetini, personasını iyi yansıtıyor. Doğru düzgün herhangi bir bilinç değiştirici deneyim, geliştirici tecrübe gibi önce şöyle güzelce bir gölgeye, hatırlamak istemediğimiz rezonanslara sokuyor. Dayanabiliyorsan gel diyor. Biz dayandık. Siz de buyurun.
Deliberation ile Viva Emptiness’da bariz ortaya çıkan metal dışı etkilenimleri bu albümde ilk defa bariz biçimde görüyoruz. Açılış şarkısı Leaders’ta da görülen Tool etkilerinden bahsetmiyorum. Daha girişinden, tabiri caizse langır lungur duygu devinimlerden, ferah bir drum machine platosuyla sınıyor ve dinlendiriyor bizi. Bu şarkıyla Katatonia’nın en sevdiğimiz yanlarından biri olan güçlü nakarat bölümleri de başlıyor ve bizi albüme gitgide ısındırıyor.
Soil’s Song ise bence belki Katatonia’nın en karakteristik şarkılarından biri. Katatonia başka albümlerinde de 3. Şarkılarını hit olabilecek güçte seçmiştir (en azından benim nezdimde) ve Soil’s Song da farklı değil bu bağlamda. Doğru düzgün bir davulcuyu gruba dahil etmenin tadına çok güzel varılıyor. Nakarattaki genel aksaklık ve agresif zil kullanımıyla davul, gitarlar agresyon ve atmosfer farklılıklarıyla vokalin sade vuruculuğu için fırtınamsı bir altlık oluşturuyor. Neyi takip etseniz elinizde kalıyor. Ama takip mekanizması düşük olan dinleyici de düşünülmüş ve adeta davul görevi gören bir gitar partisyonu eklenmiş.
My Twin albümün klip parçası. Biraz distortiona dayanabilen her müzik dinleyicisinin rahatlıkla hazmedebileceği tam bir hit şarkı. Lead gitarları Discouraged Ones günlerinden, geri kalan altyapı modern Katatonia’dan. Albümün zanlımca en ısıran parçalarından değil ama belki de en hazmı kolay ve kalbe işleyeni. Kimseyi hüsrana uğratacağına inanmıyorum (ya da belki herkesi uğratacaktır).
Albümün bir başka bardak kırdıran, masa devirten, İGDAŞ faturası yırttıran şarkısı July. Dünya basiti bir arpej kullanımı ile insanı germenin bilimini formülize etmiş Katatonia. Bu şarkı da bir klip şarkısı. Açıkcası Jonas Renske’nin duru, basit ve beni ilk İstanbul konserlerinde çıldırtan ruh emen eski sahne personasını olabildiğince iyi sergiliyor klip. (Daha sonra değişecektir Live Consternation DVD’lerinde de görülebileceği üzere) Sonraki yıllarda bu sahne çok değişecektir. Adeta karanlığa boğduğu insanları izlerken gurur duyar bir hal sergiliyor. Vokalleri de özellikle son bölümde şamanik bir yapıda transa sokan bir tekrarlar barındırıyor. Bu şarkı da Soil’s Song’da olduğu gibi üç enstrümanın ve vokalin bağımsızlık uyumunu çok iyi sergiliyor. Armoni demek isterdim ama bir açıdan hem armoniye hem Katatonia’ya ayıp olurdu. Atonellik de var yok da. En sevdiğimiz araf alanı.
Normal albümde bulunmayan ancak My Twin EP’sinde ve bu albümün 10. Yıl sürümünde bulunan Dissolving Bonds’ta ayrıca dikkate değer ve belki de sizi bir kaç albüm öncesine atacak bir dokuya sahip. Lead gitarları olsun vokalleri olsun beni hep nostaljik bir duyguya iter.
Ayrıca ilginç bir şarkı Soil’s Song’un daha sonra Night Is The New Day albümünde yine beraber çalışacakları ve Enter The Hunt’ın vokalisti Krister Linder’in yaptığı remixi. Linder’in Songs from the Silent Years atmosferine temas ettiyseniz sizi oldukça tatmin edecek. Normalde albümde olmasa da, film sonunda credit roll altı müziği gibi sizi uğurlayacak bir şarkı.
Bu albüm birçok açıdan sınır gezdiren bir albüm ve belki de en güzel yanı o. Biraz kendi tarzından fazla dışarıya açılsa hemen başka bir riff ile sizi yine merkezine çekiyor ve başka bir yönde ekstremiteye yolculuk ettiriyor.. Katatonia külliyatında ise Discouraged Ones ile düşen metal soundu ve etkileniminden sonra kademeli olarak artan yeniden sertleşme sürecinin tavan noktalarından biri. Bundan sonra son albüme kadar pek de düşüş yaşamayacaklardır ancak depresif rock, goth ve elektronik müzik etkilenimlerini gitgide daha şahsiyetli bir biçimde entegre edeceklerdir. Sound, miksaj, mastering ve video bazında da grubun kademe atladığı bu albümü çok düşük olmadığınız zamanlarda dinlemenizi tavsiye ederiz. Düşükseniz sizi yenilginin tahtına mıhlayabilir ve bilin ki çok hoşunuza gidecektir o soğuk güvenli bölge.
Yeni, güçlü bir soundla gölgeyle yüzleşme
- Albüm Notu
Bu albümden uğruna çocuğumu kesebileceğim şarkılar: Leaders, Soil’s Song (unexpected jihad :P) July, In The White ve gizli hiti Journey Through Pressure. My Tween’i fena bulmamakla beraber çok etkilemiyor beni. Deliberitaion’da öyle.