Mastodon – Emperor of Sand albüm incelemesi | Konu Mastodon’dan bahsetmeye gelince bir kritik yazmak yerine grubu öven sayfalarca metin yazası geliyor insanın, yaptıkları hiçbir albümde dinleyicisini üzmeyen, bu konuda Dark Tranquillity ile ölümüne kapışabilecek kıvamdaki bu grubun bendeki yeri gerçekten çok farklı (Müziklerini sürekli geliştiren, ne yaparlarsa yapsın güzel yapan grupların hastasıyız).
Bir sound yaratmanın ne kadar zor bir iş olduğunun farkında olan birisiyim. Bir grubun kendi ekseninde dönerek kalıplara takılmadan sound’unu bambaşka biçimlere sokarak dinleyiciye sunmasını da yürekten takdir ederim her zaman. Çünkü ortaya koyulan iş öncekilere benzemeden grubun karakterini net bir şekilde yansıtabiliyor ise o grup iyidir, güzeldir. Bu bağlamda grubu/albümü sevip sevmediğinizin hiçbir önemi kalmıyor, çünkü o grubun imzasını taşıyan ve bu özellikleri sonuna kadar sağlayan her yapıt ‘objektif’ olarak her zaman kalitelidir. Böyle durumlarda yapıtı sevip sevmemek tercihten öteye gidemiyor. Ben bu durumlar için şöyle demeyi tercih ediyorum: ”Güzelliği her zaman tartışılabilir fakat kalitesi asla”.
Mastodon ise bu sound yaratma olayında dünyanın en iyi gruplarından birisi. Çünkü bu zamana kadar tümü birbirinden farklı 7 albüm yaptılar ve hiçbiri diğerini hatırlatmıyorken bile tıpkı bir zincirin halkaları gibi birbirlerine kenetlenmeyi başarabiliyorlar. Bütün halkaları farklı renklerde olan bir zincir gibi diskografisi var adamların.
Kuşkusuz bu zincirin bu kadar dayanıklı ve özenli olmasındaki en büyük sebeplerinden birisi de Mastodon’un yaptığı her albümü sanki sıfırdan başlıyormuş gibi bestelemesi. Öyle ki Mastodon hiç bir albümünde asla cepten yemiyor ve daima daha ilerisini hedefliyor.
Emperor of Sand grubun son albümü olmak ile birlikte şahsım adına kendilerinin en sevdiğim işi. Yıllar yılı demledikleri sludge/progresif/stoner metal kimliğini kah Leviathan ve Blood Mountain ile soğuk ve keskin şekilde sundular, kah Crack the Skye gibi bir albüm ile de yavaşlatıp işin ilahi kısmına odaklandılar, ne yaparlarsa yapsınlar her türlü Mastodon karakterini sonuna kadar yansıtan işlere imza attılar.
Crack the Skye gibi atmosfer odaklı bir başyapıtın ardından The Hunter ile sound’larını hiç olmadığı kadar groove tarafına çeken (ve buna rağmen melankoliyi hissettirebilen) ve Once More Round’ the Sun ile de renkli bir müzikal anlayışa bürünen grup Emperor of Sand albümüyle bu sefer daha kasvetli, kederli ve ciddiyet dolu bir karakter ile karşımıza çıkıyor. Bu bakımdan albümde Crack the Skye’vari dokunuşları hatırlayabiliyor iken aynı zamanda grubun bu albümdeki karanlığı çeşitlendiren eşsiz detayları işlediğini de görebiliyoruz.
Albümde dikkat çeken önemli şeylerin birincisi davulcu Brann Dailor’un kendi vokallerini ön plana çıkarması. Burada Brann Dailor vokallerinin yoğunluğunun Emperor of Sand’ı önceki albümlere göre daha sakin sularda yüzen, yumuşak olmadan da keder bahşeden bir yapıt haline getiriyor.
Konsept olarak ölümü ve onun getirdiği birtakım çaresizlikleri konsept alan Emperor of Sand bu duruşundan ötürü grubun diskografisinde en karanlık iki albümden birisi olarak göze çarpıyor. Grubun daha önce piyasaya çıkan The Hunter ve Crack the Skye albümlerinde de benzer ölüm temasının işlenmesi ve bu konuyu melankoli ve öfke ile özdeşleştirerek işleme şekli aynen Emperor of Sand’de de mevcut; Özellikle Roots Remain ve Clandestiny şarkılarında kendini net bir tavır ile gösteren bu ‘ölüm’ olayı grup için çoktan bir imza haline gelmiş.
Kendi adıma Emperor of Sand’da ısınamadığım tek şey albümü tanıtma görevini üstlenen Mastodon’un radyo dostu şarkısı Show Yourself; Yukarıdan baktığımda Show Yourself’in nerede durduğuna ve neden orada olduğuna dair gerçekten bir fikrim yok. Söz konusu şarkının güzel olması için bir Mastodon parçası olması bile yetiyor lakin Show Yourself albümdeki melankolinin tersine hareket eden yapısı açıkçası albümün bütünlüğüne de zarar vermiyor değil. Ama olsun, sonuç itibariyle Show Yourself sadece grubu tanıtmak ile yükümlü bir şarkı ve bunu da iyi yapıyor. Bunun haricinde albümdeki bütün şarkılar Emperor of Sand’ın derdini olabilecek en güzel şekilde anlatıyor ve bunu yaparken grubun daha önce denemediği şeyleri de barındırmaktan geri durmuyor.
Albümü çıktığı gün hatta çıktığı saatte ilk dinleyişimde Emperor of Sand’ın kötü bir albüm olduğunu düşünüyordum. Once More Round’ the Sun ve The Hunter’a nazaran daha kaba ve kompleks prodüksiyonu ve iç içe geçmiş ruh hallerini yansıtan besteleme şekli hiç ama hiç hoşuma gitmemişti. Fakat biraz zaman geçip albümü iyice sindirmeye başladığımda ise Emperor of Sand benim en sevdiğim albümlerden birisi haline gelmişti.
Şu an itibariyle albümün çıkışının üzerinden neredeyse 4 buçuk yıl geçti ve Emperor of Sand’ı grubun en iyi iki albümünden biri diyecek kadar da çok seviyorum; Sultan’s Curse’ün sert girişi, Clandestiny’nin rahatlatıcı ve melankolik atmosferi, Andromeda ve Roots Remain’in gizemli halleri, Jaguar God’ın zeka dolu progresif şöleni kısaca Emperor of Sand’ın her hali Mastodon’un size kim olduğunu söyleyen müthiş detaylar içeriyor. Eğer bu fevkaladeninde fevkinde albümü hala dinlemediyseniz kesinlikle geç kalmayın. Zira Mastodon bu yıl yeni albümle gelecek ve onlar gelmeden siz bu albümü hatim etmeye bakın.
Kederin ve ölümün kralı, biten kumların müjdecisi.
- Albüm Notu