Rome'un karanlık yüzünü tercih edenler için ideal bir albüm. Sanırım ben onlardan değilim.
- Albüm Notu
Brükselli sanatçı Jerome Reuter’un neo folk projesi Rome yeni albümü Ocak ayında müzik severlerin beğenisine sundu. O zamandan beri de çalma listemde. Belki eski Rome albümleri kadar değil ama bir şekilde yine de çalma listemde. Yazıyı ise bu zamana kadar bekletmek zorunda kaldım. Yazıyı beklettim çünkü Hall of Thatch içine girmekte en çok zorlandığım Rome albümlerinden bir tanesi oldu ve hayranlık derecesinde takip ettiğim bir müzisyenin fetiş derecesinde bağlı olduğum müziğine kötü not vermeye hazır değildim. Bildiğim gerçeği ifade edebilir hale gelmek için zamana ihtiyacım vardı. Sadece Hall of Thatch için değil…
Yer altında Neo Folk başlığı altında kocaman bir dehliz var. Metal müzikle iç içe olan dinleyiciler bu türün Empyrium ile temsil edilen tarafına aşına sayılır. Bu arada hem bahsi geçen türle hem de Jerome ile tanışmam last.fm’de dinlediğim Empyrium radyosu sayesinde olmuştur. Fakat Neo Folk denilince (aynı şekilde Rome denilince de) aklınıza pastoral bir şeyler geliyorsa sizi burada durdurmak isterim. Hem Rome’da hem de Neo Folk türünün diğer öncü müzisyenlerinde orman yerine şehir kokan (instagramlık Avrupa şehirleri) ve melankolik bir gerçek dışılık yerine ideolojik bir romantizmden beslenen müzikal bir eğilim söz konusu.
Tür hakkında yaptığımız küçük bilgilendirmeden sonra biraz da Rome’dan bahsedenim isterseniz. İlk albümünü 2006 yılında çıkartan sanatçı, geçtiğimiz 12 yıl içinde 12 adet albüm çıkartmayı başardı. Göreceli olarak basit bir müzik icra eden sanatçı bu 12 yıl içinde öyle ya da böyle kendi müzikal çizgisini yaratmayı başardı ve türün diğer gruplarına nazaran kendine özel bir yer, bir karakter yaratıp bam telimize vurmaya devam etti. Basit müziğe tekrar değinmekte fayda var, ağırlıklı olarak metal dinleyen bir dinleyiciyi bir kaç akor üzerinden icra edilen bir müzikle etkilemek çok da kolay değildir. Burada Jerome’un müzisyenliği hor görmek gibi bir niyetim yok, bir iki akor konusu gerçek olmakla beraber sanatçının şarkı düzenlemelerinde, vokal ve nakarat yazımında yarattığı harikalar müzisyen sıfatının hakkını veren öğeler oluyor. Fakat Jerome’un müzisyen olduğu kadar, belki daha da fazla şair olduğunu kabul etmek gerekiyor.
Hall of Thatch’a gelirsek. 9 şarkılık Hall of Thatch Rome’un müzikal kariyerinin hazmı en zor lokmalarından bir tanesi. Kurak, susuz bir yaz sıcağında boğazınızda büyüyen bir düğüm, Ciğerlerinize dolan zehir gibi. Ya da hasta kardeşin sağlıklı ikizine baktığında hissettiği şey gibi. Rome’un romantik idealizmi yerine, Hell Money’e nazaran daha kararlı bir kötümserlikle karşıma çıkması karın boşluğuma yediğim bir yumruktu. Albüme ve kendime gereken dürüstlüğü gösterebilir hale geldiğimde Blighter, Slaver ve Hawker gibi şarkılarda tüylerim diken diken olur hale gelmişti. Hasta doğmak, hasta olmak nedir iyi bilen birisi olarak Nurser’ı, Martyr’i ve Keeper’ı dinlerken hala rahatsız oluyorum. Sanırım ben rahatsız oldukça da bu şarkılar görevlerini başarmış oluyorlar. Albümün deneysel işlerinden bir tanesi olan Hunter’ın oryantalist/arabesk havası ilgi çekici olmakla beraber bence bundan öteye gidemiyor…
Jerome Reuter muazzam bir şair ve şairliğinin hakkını verebilecek kadar da başarılı bir müzisyen. Dolayısıyla Rome çok ama çok çok özel bir müzik vakası. Sadece Blighter, Slayer ve Hawker’ın tüylerimi diken diken ediş halleri bile Hall of Thatch’ı çok özel, çok değerli bir albüm yapmaya yetiyor. Ayrıca Jerome’un hali hazırda sevdiğimiz, satın aldığımız Rome romantizminde işler yapmak yerine sınırlarımızı ve sinirlerimizi zorlayan şeyler denemesi, daha karanlık patikalardan yürümesi taktire şayan bir durum. Bunun da hakkını vererek Hall of Thatch’ın gayet güzel bir albüm olduğunu söylemeliyim. Fakat Rome’ın potansiyelini bu albümle %100 karşıladığına inanmadığımı da söylemek zorundayım. Tüm bunlara rağmen şimdiden bu yılın en önemli neo folk albümlerinden Hall of Thatch ve türe ilgi duyuyorsanız muhakkak bir dinlemelisiniz.