Re-Incentive albüm incelemesi | Tamam, yazıma çok dürüst bir şekilde başlayacağım. Thurisaz benim için gerçekten çok özel bir grup. Kendisi lisede ve üniversitede beni hiç yalnız bırakmadı hatta iş hayatımda bile arada sırada bana destek çıkan sayılı gruplardan biri. Bu grup ile büyüdüm denebilir. O yüzden bu Re-Incentive’i objektif bir şekilde değerlendirebilir miyim bilmiyorum ama en azından deneyeceğime emin olabilirsiniz…
Öncelikle grubu bilen cemiyet takipçileri beni yargılamadan açıkça söyleyeyim. Hayır Thurisaz’ın benim için özel olmasının nedeni Endless…, Years of Silence, Past Perfect ya da Inner Voices gibi aşırı melankolik ve akustik sayılabilecek şarkıları değil. Bu şarkılar kesinlikle çok başarılılar ama Thurisaz’ın benim için özel olmasının nedeni grubun yaşantımızda karşılaşacağımız çoğu olayı kendilerine tema olarak belirlemesi ve bu olaylara karşı hissedeceğimiz duyguları müziklerine çok kolay ve başarılı bir şekilde dökebilmeleri.
Her ne kadar görünürde sadece depresif metal müzik yapan bir grup gibi görünseler de aslında grup bundan çok daha fazlası. (En azından benim için) Nefret veya ölüm gibi metal müziğin çok sevdiği temalardan tutun aşktan politikaya kadar uzanan uzun bir tema listesine sahip Thurisaz. Switch to Red, Unhealed, Falling, Scent of a Dream ve bir sürü Thurisaz şarkısını çeşitli dönemlerde hayatının soundtrackı olarak ilan etmiş biri olarak grubun 14 günlük yeni albümünü incelemek benim için çok heyecan verici. Ama bence grubu tanımayan cemiyet severler için birazcık gruptan bahsedeyim.
Türk Melankolik Gençliğin Favori Gruplarından Biri Thurisaz
Thurisaz 1997 yılında Belçika’da, Peter ve Mattias Theuwen kardeşler tarafından kurulmuş atmosferik black/doom metal grubudur. Kendileri 2004’te kendi imkanlarıyla yayınladıkları ilk albümleri Scent of a Dream ile standart kalıplara bağlı kalan ama duygusallığı çok yüksek müzikleri ile ön plana çıkmayı başarmış. Çıkardıkları ikinci albüm olan Cirdanian Rhythm ile tarzlarını aşırı olmasa bile (sevgili Emrah abinin de [kurban olurum -Emrah Abin] çok sevdiği) avant-garde black metale yönlendirmişlerdir.
Grup bugün inceleyeceğimiz Re-Incentive dahil olmak üzere toplam 5 albüm çıkartmış ve kendileri müzikal hayatlarına çıkardıkları her albümde avant-garde düzeyini bir tık artırarak karşımıza çıkmaya devam etmişlerdir… Thurisaz özellikle diğer ülkelere kıyasla ülkemizin metal camiasında baya popüler bir grup. Bunu Spotify’da grubu en çok dinleyen 5 şehrin ülkemizden olmasından veya Youtube’daki yorumların çoğunun Türkçe olmasından kolayca anlayabiliyoruz. Grup bunun farkında olacak ki kendileri 5 yıl içeresinde ülkemizi 3 kez ziyaret ettiler. Türk müzikseverler olarak melankolik eserlere imza atmış gruplara ayrı bir zaafımız olduğunu buradan tekrar anlayabiliyoruz. Empyrium, Saturnus veya Agalloch gibi gruplar da bizim ülkemizde hatrı sayılır bir kitleye sahipler çünkü…
Re-Incentive Nasıl Bir Albüm…
Re-Incentive grubun önceki işlerine göre içine girmesi ve kendisi ile bağ kurması biraz daha zor bir albüm. Albüm ilk çıktığında albümü sadece 1-2 kez dinledikten sonra aynı benim gibi albümü çok dinlemeyen arkadaşlarıma fikirlerini sormuştum. Hepimizin ortak olarak söylediği şey albümün eski albümlere göre akılda kalıcılığının az olması ve prodüksiyon kalitesinin yetersiz olmasıydı. Prodüksiyon kalitesine yazımın ilerleyen kısımlarından bahsedeceğim. Akılda kalıcılık kısmını ise şimdi konuşabiliriz…
İlk dinleyişimizde hiçbir şarkı kesinlikle diğerlerine göre ön planda değildi. Hiçbirimiz “bak bu şarkının şu kısmı çok güzel” diyemiyorduk. Çünkü albüm bizi kendisinden uzak tutuyordu ve bağ kurmamıza izin vermiyordu. Yani sonuç olarak albümü ilk dinleyişimizde hiçbirimiz beğenmemişti. O derece ki hiçbir şarkının ismini bile hatırlamıyorduk… Hatta öyle ki grubu çok seven arkadaşlarım bile albümden umudu kesip dinlemeyi bırakmaya başlamışlardı. Ben ise albümün incelemesini yazmak istediğim için ve aynı zamanda gruba şans vermek adına 2 hafta boyunca aralıksız albümü dinledim. Ve çok önemli bir şey fark ettim. Bu albüm kesinlikle ilk düşündüğümüz gibi kötü veya başarısız bir albüm değil.
Öyle ki bu albümün Thurisaz’ın diskografisinde her zaman özel bir yere sahip olacağını düşünüyorum. Öncelikle bu albümdeki tüm şarkılar tek bir atmosfer etrafında toplanmış. Bu atmosfer o kadar iç bunaltıcı ve ruh ekşiten bir şekilde oluşturulmuş ki albümün içine 2-3 kez dinleme ile girmek neredeyse imkânsız. Doom/black metal tarzı icra eden bir gruptan bahsediyoruz tabi ki de dinlediğimiz zaman aklımıza deniz, kum ve güneş gelmeyecek ama Thurisaz bu sefer gerçekten kendini aşmayı başarmış atmosfer olarak.
Albüm görünürde 7 şarkı gibi olarak gözükse de aslında sadece 3 upuzun şarkıdan oluşuyor. Albümün ilk 3 şarkısı aslında tek bir şarkıdan ibaret. Geri kalan dört şarkı ise 2’li gruplar halinde iki şarkı oluşturuyorlar. Bu durumu fark etmek önemli çünkü albümü rastgele bir şekilde dinlemeye çalışırsa hiçbir şarkı neredeyse bir anlam ifade etmiyor. Şarkılardan tokluk hissini hiçbir zaman alamıyorsunuz. Grup bu olayı o kadar güzel bir şekilde ayarlamış ki şarkı outroları ile introları arasındaki geçişi hiçbir şekilde fark edemiyorsunuz. Grup bunu birbirlerinin devamı olan enstrümanlar ile sağlamış. Bu durum bahsettiğim atmosferi çok kuvvetli bir şekle getiren unsurlardan biri. Çünkü albümün içine girmeyi başardığınız zaman kendisinin başından kalkmamanıza sebep oluyor konuştuğumuz şey. Sürekli birbirini mükemmel bir şekilde tamamlayan şarkılar dinlediğinizi düşünün…
İşin müzikal kısmına baktığımızda ise Thurisaz bizi yine şaşırtmıyor. Zaten kendileri vokal anlamında çok şanslı bir grup. Neredeyse grubun tüm üyeleri vokal yapabiliyor. Bu şansları, bu albümde de müzikal anlamda öne çıkan kısımlardan biri olmuş. Brutal vokalleri ya da clean vokalleri dinlerken her parçada ayrı bir tat almanızı sağlıyor bu durum. Her iki vokal türünde de tüm üyeler gerekeni yapmışlar. Ama özellikle ana vokal olan Peter Theuwen hem clean vokal hem de brutal vokal anlamında gayet başarılı bir iş çıkarmış.
Enstrümanları incelediğimizde ise klasik black metal rifflerinden, yavaş ve aksak doom ritimlerine yada akustik gitar sololarına ( Illuminight’ın 4. dakikası) kadar bir sürü şey duyabiliyoruz. Lakin grup bu albümünde enstrümanları ön plana çıkarmak yerine onlarla oluşturduğu atmosferden destek almış. Enstrümanlarla ilgili olumsuz kısım ise bazı şarkılarda enstrümental seansların çok uzun sürmesi. Bunun en büyük iki örneği In-Balance ve Eternity Expires. İki şarkının da son kısımlarında bitmek bilmeyen enstrümental kısımlar var. Özellikle In-Balance insanları albümü ısıtacak bir giriş şarkısı olması gerekirken uzun, korkutucu ve bağ kurması çok zor bir şarkıya dönüşüyor. Kendisi zaten 10 dakikadan uzun bir şarkı, bunun üzerine uzunca tekrar eden enstrümental kısmı da eklenince şarkı ilk dinleyişlerde katlanılmaz bir hal alıyor.
Diğer değinmek istediğim nokta ise prodüksiyon kalitesi. Re-Incentive hiçbir plak şirketi tarafından piyasaya sürülmeden grubun self-released olarak çıkardığı bir albüm. Prodüksiyon kalitesinde ki zayıflığın nedeni büyük ihtimal bundan o yüzden bu konu hakkında kendilerine çok fazla olumsuz bir şey demek istemiyorum…
Sonuç olarak Re-Incentive…
Thurisaz zamanında bu albümden daha başarılı albümler yaptı. Ama bu kesinlikle albümün başarısız olduğunu göstermez. Hatta yukarıda dediğim gibi hem içine girmesi zor ama girdikten sonra çıkamadığınız atmosferi ile hem de değişken vokalleri ile grubun diskografisinde kesinlikle özel bir yere sahip olacak bir albüm. Karanlık bir gecede paketlerce sigara bitirmenizi sağlayacak, mental anlamda sizi yoracak bir yolculuğa çıkmaya hazır olun.
İlk girince soğuk ama girince alışıyorsun..
- Albüm Notu
Garip, cidden kolay bir albüm değil. İçine girmesi de zor değil aslında ama derinleşmesi zaman istiyor gibi.
Bu arada albümü dinlerken klavye melodileriyle Swallow the sun’ı sık sık andım.
Bence bu albüm ile Thurisaz yeni bir olgunluk çağına geçiş yaptı. Popüler kültürün tüketime yönelik kısa sürelerde “easy listening” zorlamalarına karşı Thurisaz derin bir albümle adeta manifesto yayımladı. Üniversiteden beri beni bırakmayan kadim dostum Thurisaz ile devam ediyoruz; artık daha olgunuz ve mutluyuz!