Ulver - Sic Transit Gloria Mundi EP incelemesi

Ulver – Sic Transit Gloria Mundi EP incelemesi

Norveçli müzisyen Kristoffer Rygg kendi plak şirketi House of Mythologyi kurduğundan beri Ulver çok daha aktif bir grup oldu. 2016’da iki albümle hayranları karşısına çıkan topluluk, 2017 yılında The Assassination of Julius Ceaser’ı çıkarttı ve yıl bitmeden bir EP daha çıktı. İşte karşımızda Sic Transit Gloria Mundi! Yaşamak ne kadar güzel!

Musiki Cemiyetinde çok yakında diğer Ulver kritiklerini okuyacağınıza inanıyorum (özellikle ATGCLVLSSCAP ve The Assassination of Julius Caesar’ı yakın zamanda…). O yüzden Ulver’in uzun ve ilginç müzikal kariyerine çok değinmeden doğrudan EP’yi değerlendirmeye çalışacağım… Tabii bir kaç ön bilgiye ihtiyacımız olacak.

Zaten topluluğu tanıyan takip eden birisiyseniz, şu anda avant-garde bir elektronik müzik icra ettiğini biliyorsunuzdur. Bazı kaynaklarda synthwave bile diyorlar. İsterseniz kısaca pop bile diyebilirsiniz, kendileri diyorlar mesela… Eğer grubu ilk kez burada gördüyseniz şu an karşılaştığınız müziğin genel Ulver diskografisini temsil etmediğini bilmenizde fayda var.

Sic Transit Gloria Mundi topluluğun birkaç gün önce tamamen dijital olarak piyasaya sürdüğü son EP’si. Şu an sadece bandcamp üzerinden dinleyebileceğiniz EP’nin basılı halini grup vakitleri olunca hazırlayacakmış. Tamam beni bozan bir durum yok. Diğer taraftan albüm henüz spotify’da yok (bak bu biraz bozuyor) ama gene grubun yaptığı açıklamaya göre bir süre sonra orda da olacakmış.

Üç şarkıdan oluşan EP The Assassination of Julius Caesar’ın devamı ya da eksik kalan kısmı niteliğinde. Eksik kısmı diyorum zira üç şarkıdan oluşan EP’deki iki şarkı The Assassination of Julius Caesar’ın besteleri yapılırken yarım kalan iki çalışmaymış. The Power of Love ise Frankie Goes To Hollywood kavırı, ki grup Pop bir albüm çıkarmaya karar verdiğinden beri bu şarkıyı yorumlamayı istiyormuş. Evet Ulver Sic Transit Gloria Mundi (Latince “Böylece dünyanın ihtişamını geçer” demek) hakkında bir takım beyanlarda bulundu, hepsi şu haberde bulunmakta.

Ulver’in bir önceki albümle ilk kez deklere ettiğine inandığım ve Sic Transit Gloria Mundi ile tekrar ifade ettiğini düşündüğüm bir pop müzik anlayışı var. Melankolik fakat sıcak, gölgeler arasında ama neon ışıklarıyla çevrenmiş, zarif ama komplike. Pop anlayışı aslında burada kilit kelime. Zira aslında grup Pop yapmak istiyoruz derken demek istediği şeyin kolay dinlenebilir, dile dolanan akılda kalan şarkılar yapmak istemesi gibi geliyor bana.

Kristoffer ve kurt sürüsü müzisyenliklerini bize birkaç kez ispatladılar ama eğer merak ediyorsanız hemen belirtelim, şu anda da telaşa mahal yok. Sic Transit Gloria Mundi çok iyi bir EP. Fakat nasıl bir amaca hizmet ettiğini pek anlayamadığım bir EP. Bu bir sonra ki Ulver albümünden benzer bir tarz beklememiz gerektiği anlamına mı geliyor? Yoksa bir sonraki albüm noise rock albümü olacak da bize ters köşe mi yapmaya çalışıyorlar? Sanırım bu soruların cevaplarını henüz bulmamız mümkün değil.

Fakat EP’deki şarkılara geri dönersek, hem Echo Chamber (Room of Tears) hem de Bring Out Your Dead iki paragraf önce betimlediğim çift kutuplu kavramları içinde barındıran, içine girmesi kolay fakat dışına çıkması zor şarkılar. İçine girmesi kolay çünkü kolay dinlenir bir müzik tarzı içinde akılda kalıcı melodilerle, pürüzsüzce dinleyebiliyorsunuz şarkıları. Dışına çıkması zor zira özellikle Echo Chamber’ın atmosferi sizi, siz fark etmeden sarhoş eden bir yaz şarabı gibi. Bir yudum öncesinde sarhoş olmadığınıza yemin edebilecekken şimdi ayakta durmakta zorlanır hale getiriyor sizi.

Bring Out Your Dead’in Echo Chamber’a göre çok küçük bir farkla daha deneysel olduğunu düşünüyorum. Her ne kadar bir Depeche Mode şarkısı gibi başlasada ilk verse’n bitip sinyal/alarm seslerinin şarkının lead melodisi haline gelişiyle duruşumuzu değiştiriyor. İkinci verse’n sonunda ise neredeyse Shadows of the Sun (incelemesini okumak için tıklayınız) dönemini hatırlatan bazı örneklemeler karşımıza çıkıyor. Evet Sic Transit Gloria Mundi gibi renkli bir EP içinde Shadows of the Sun gibi bir albümden birşeyler bulabildim. Hayat süprizlerle dolu.

Ve final. Belki biraz Islak, belki biraz gururlu gözlerle müziğe kendinizi kaptırıp, önce yavaş yavaş ritim tutmaya, sonra farkında olmadan dans etmeye başlamak gibi, duygusal fakat enerjik bir takım ihtiyaçlarınız varsa (ne kadar da komplike ihtiyaçlarınız var) Sic Transit Gloria Mundi sizin için burada. O kadar garip ihtiyaçlarım yok albümü sever miyim diyorsanız, iyi müzisyenlerin elinden çıkan, iyi bir müzikle karşı karşıyayız muhakkak şans verin derim. The Assassination of Julius Caesar’ı hali hazırda sevdiyseniz, bir tık daha iyisiyle karşı karşıyasınız.

Ulver - Sic Transit Gloria Mundi EP incelemesi
Ulver – Sic Transit Gloria Mundi EP incelemesi

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir