Black metal var olan tüm metal türleri içerisinde başka müzik türleriyle en rahat flört edebile metal türü dersek çok da abartmış olmayız. Zeal & Ardor sanırım bu beyanımızı destekleyen iddialı bir delil olabilir. İlk albümünü 2016 yılında çıkartan Amerikalı topluluk bir süredir gündemimizi yeni albüm haberleriyle işgal ediyordu. Cemiyet olarak heyecanla takip ettik Zeal & Ardor’un Stranger Fruit adlı yeni albümüne dair gelişmeleri.
Müzikte deneyselliğe ilgi duyan bir dinleyiciyim. Fakat bu ilgi (ve beraberinde gelen saygı) her zaman sevgiye dönüşemeyebiliyor. Bazen bir fikir kulağınıza çok hoş gelebilir, yüzünüze muzip bir gülümseme yerleştirebilir, o esnada “çok iyi lan” diyebilir hemen sosyal medyada bununla ilgili bir post atabilirsiniz. Bu o grubu baş ucu gruplarınızdan bir tanesi haline getirebileceğiniz anlamına gelmiyor.
Zeal & Ardor’un ilk albümü Devil Is Fine’ı dinlerken en çok düşündüğüm şey buydu. Hayatı boyunca ne blues’a ne de blues’ın daha çok Afro Amerika’ların kliselerinde çalan, çeşitli kaynaklarda negro spirituals olarak da adlandırılan alt dalına hiç ilgi duymayan bir dinleyici olarak Zeal & Ardor’un bana sunduğu şey “enteresan” olmasıydı. Albümün çıkış şarkısı Devil Is Fine idare ederdi, albümün asıl bombası Blood In The River muhteşemdi ve albümün genelinin bağnaz Hristiyan müziğini antichrist sularda yüzdürüyor oluşu inanılmazdı. O kadar.
Belki de Zeal & Ardor’un çıkışının arkasındaki hikayeyle ilişkiydi bu durum. Projenin ardındaki müzisyen Manuel Gagneus bir gün chamber pop grubu Bridmask’ın 4chan sayfasında takipçilerine ne tür müzik yapmamı önerirsiniz diye soruyor. Bir takipçi black metal ile “nigger” müziği birleştir diyor ve Zeal & Ardor tabiri caizse bir “Challenge” olarak doğuyor.
Bu ön bilgiyle bakınca Devil Is Fine, tam anlamıyla “Fine” bir albüm. Arkasındaki meydan okumayı da düşünürsek kesinlikle bir “Win” albümü. Fakat uzun vadede bu O Brother, Where Art Thou? Soundtrack’i ile Funeral Mist birleşmesi kendi içinde sıkışmaya mahkum, sıkıcı olması kaçınılmaz bir birliktelikti.
Stranger Fruit’i bu düşüncelerle bekliyordum. İyi haberi hemen vereyim, Zeal & Ardor kendine nefes alacak alanı yaratmayı başarmış. Bunu da işin klise müziği kısmını biraz daha Indie pop, soul, blues ve R’n B ile zenginleştirip black metal’i biraz daha geriye atarak başarmış. Bir önceki cümlemizde bahsi geçen türlerin gereği olan üst düzey vokal performansı albümün en büyük artısı. Çoğu zaman Hozier’in daha (baya) karanlık bir versiyonunu dinliyorum dedim kendime. Özellikle albümün açılışı bu açıdan çok başarılı. Gravedigger’s Chant ile yüksek bir blues balladı dinlediğimi hissettim. Nakaratlardaki vokal performansına ayrıca hayran kaldım. Servants’da kafa mı sallamalıyım yoksa dans mı etmeliyim emin olamadım (Row Row’u da bu kategoriye ekliyorum). Don’t You Dare ise yolda yürürken kendi kendime “Don’t You Dare Look Away Boy, Don’t You Dare Look Away Child” diye mırıldanmama sebep oldu. Fire of Motion ve Weste gibi şarkılar ise albümün daha black metal olan yönünü temsil etti. The Hermit ya da The Fool gibi şarkılara çok değinmiyorum. Albümün ara sıcakları. Fakat genel olarak tarifini yaptığım müzik size çekici gelmiyorsa bile We Can’t Be Found’a bir kulak kabartın derim. 24. saniyeden sonra şarkının çehresinin nasıl değiştine bir şahit olmanızı çok isterim. Albümün kapanışı Built On Ashes’ın arkasındaki gitarları çıkartıp yeni Hozier şarkısı diye sunulsa ben yerdim öyle diyim. Keşke Take Me To Church’u kavırlasaymış Zeal & Ardor.
Manuel Gagneus muazzam bir müzisyen ve Zeal & Ardor dahiyane bir proje. Ne olacak iki absürt türü birleştirmiş ne var bunda diyor olabilirsiniz. Hatta eminim içinizde istese black metal ile arabesk/fantezi müziği birleştirebilecek müzisyenler var. Hadi yapsanıza! Bu sayede sizden de muazzam bir müzisyen ve projenizin adı neyse dahiyane bir proje diye bahsedelim. Neyse efendim, Stranger Fruit “hoş ama kalıcı olmayacak” statüsünden bir adım daha yukarı çıkmayı başarabilen oldukça güzel bir albüm. Hala playlistlerimde kalıcı bir yer bulmakta zorlanıyor kendisi. Fakat Zeal & Ardor doğru yolda gidiyor ve daha şimdiden bir sonraki albümü merak etmemizi sağlıyor.
Bir yanıt yazın