Black House albüm incelemesi |Biz yaz mevsiminin daha sonuna geldik. Bir tarafta artan vaka sayıları, bir tarafta hayatımda olup bitenler… Tam her şeyi boşvereceğim bir fatura geliyor, gene evimin bir köşesinde kendimi sıkışmış buluyorum. Bir noktada akli dengemin sağlanması gerekiyor. Spotify’a dönüyorum. Secrets of The Moon çıkıyor karşıma, Mayıs ayında çıkan yeni albümü Black House dönüyor. Düşüncelere dalıyorum… Albümden ilk yayınlanan şarkılar, çekilen video klipler, albüm kapağı, genel görsel prodüksiyon kalitesi…
Secrets Of The Moon kimdir?
Bir gothic metal/rock grubudur. 1995 yılından beri müzik yapmaktadır. İlk dönemlerinde black metal icra etmiştir. Son bir iki albümde black metal ile gothic öğeler bir birine karışmaya başlamıştır. Bugünkü konumuz olan Black House dahil olmak üzere toplamda yedi albümleri bulunmaktadır.
Black House nasıl bir albüm?
The Cure’un Lake of Tears’la (özellikle Moons and Mushrooms dönemi), karanlık bir grunge ortamında flört ettiğini düşünün. İşte böyle bir albüm. Özellikle lead gitar yazımında The Cure etkisini hissedeceğinize inanıyorum. Şarkı yazımında, özellikle enerjik parçalarda da Lake of Tears etkisini göreceğinizi düşünüyorum. Albüm genelinde nakaratlarda da karanlık grunge’ı bulacağınızı tahmin ediyorum (birkaç şarkı hariç diyelim). Kulağa nasıl geliyor bu formül?
Yukarıdaki tarifim size ne hissetirdi bilmiyorum ama sonucun çok da iyi olduğunu söylemem. Şunu en başından söyleyelim, albümün açılış şarkısı Sanctum muhteşem bir şarkı.
Hatta bu yılın belki de en iyi şarkılarından bir tanesi. Kısa introsundan sonra başlayan riffi ne kadar övsem o kadar az. Çok havalı, çok zarif, enerjisi çok yüksek ve inanılmaz seksi. Şarkı boyunca bize eşlik eden bu riff, öne çıktığı her anda tüylerimi diken diken etmeyi başarıyor. Riffin önüne geçmeyen fakat mütevaziliğiyle şarkının tadını da kaçırmayan nakaratlara da tam puan. Şarkının finalindeki abzürd sertleşmeye ise ne diyeceğimi bilemiyorum. Yaylıları güzel ama cidden gerek var mıydı böyle bir şeye? Neyse efendim, Sanctum bu bölüme rağmen muhteşem bir şarkı.
Başka… Hmm… Gene enerjik nakaratıyla Veronica’s Room albümün ilgi çeken, sıkmayan şarkılarından. Buna da peki. Başka… Hmm… Sanırım benden bu kadar.
Bahsettiğim iki şarkı dışında albümün genelinde bir enerji sorunu var. Boğuk ve kasvetli bir atmosfere hizmet ediyor albüm. Normal koşullarda bu tarz bir atmosfer seçimini çok da dert etmezdim. Sanırım konumuz gothic rock olunca durduğum yerde sallanarak çakmak çakmak yerine biraz tempo kazanıp dans etmeyi daha çok tercih ediyorum.
Diğer taraftan şu bahsettiğimiz grunge etkisi vardı ya. Bu etki yüzünden akılda kalan, dile dolanan nakaratları yok albümün. Albümün en iyi şarkısı dediğim Sanctum’da bile yok. Veronica’s Room bu yüzden albümün geneline göre öne çıkan bir şarkı.
Rifflere bakarsak… Akılda kalan yegane riff’e Sanctum’da şahit olduğumuzdan bahsetmiştim. Hadi Cotard’ın ikinci yarısındaki yükseliş riff’ini de iyi rifflerde tutalım (2:40’da başlayan pasaj cidden güzel). Sanırım o kadar. Eğer bir elimize büyüteç diğerine cımbız alırsak elbet bir şeyler çıkacaktır. Sanırım. Don’t Look Now’da Fallout 1 ve 2 soundtrack’lerini hatırladığımı da burada belirtmek istiyorum (şarkı başındaki sampler’lar). Ama şarkının kendisini sevdiğimi söyleyemeyeceğim.
Black House hakkında son sözler?
Bu tarz bir albümde akılda kalan nakaratlar ve bir miktar yüksek enerji gerek ve yeter koşul. Öne çıkan rifler olmasına bile gerek yok. Secrets Of The Moon, daha deneysel, daha zor bir formül deneyip, beslendiği diğer müzik türlerini de işin içine sokarak enteresan bir şey yapmayı denemiş. Bu uğraşların sonucunda Sanctum gibi muhteşem bir şarkı ortaya çıkmış. Bravo. Fakat albümün geneli akılda kalıcılıktan uzak, bayık atmosferi yüzünden çekici olmayı başaramayan şarkılardan oluşuyor (Veronica’s Room hariç).

Bir yanıt yazın